tag:blogger.com,1999:blog-28837769210961017062024-03-13T07:12:57.299-07:00GÜNEBAKAN TARLASIgunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.comBlogger50125tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-9552113568295330592013-03-19T08:21:00.000-07:002013-03-19T08:21:36.092-07:00HAYATTA MIYIMBen de bilmiyorum hayatta mıyım...<br />
Deli gibi bir tempo. Koştur koştur. Nereye kadar?<br />
Sürekli bir şeyler unutuyor, herşeyi yarım bırakıyorum. Herşeyi eksik yapıyorum.<br />
Hiçbirşeye yeterince konsanre olamıyorum.<br />
Bak yazmaktan da sıkıldım bile. Devam bile edesim yok.<br />
Büyük kızım bu yıl ilkokulu bitiriyor. 10 yaşında.<br />
Küçük kızım inşallah kreşe başlayacak artık. 3.5 yaşında.<br />
Ben aynı yoğunlukta çalışmaya ve şikayete devam ediyorum.<br />
Kendim bile kendimden sıkıldığım için, artık kimselere birşey anlatmıyorum.<br />
Zaten bir nevi uyuştum herhalde. Bazen olanları kalın bir fanusun içinden izliyorum gibi geliyor. Duygularım yok oldu. Ne heyecanlanıyorum artık birşey için, ne de seviniyorum, ne de çok kızıyorum. Böyle odun gibi, tepkisiz, suratsız birine dönüştüm. <br />
Kırgınlıklarımı düşününce bile içimde birşeyler kopmuyor artık eskisi gibi. Alıştım mı nedir?<br />
Majör bir değişiklik yok hayatımda işte. Tempolu bir şekilde çalışmaya devam. Motivasyonum çok düşük. Sürekli kendimi motive etmeye çalışmaktan da yoruldum. Bıraktım artık.gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-39689922671383927482012-07-18T07:31:00.000-07:002012-07-18T07:32:24.858-07:00YAZ MEVSİMİNİ SEVERİM DİYENİN...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-F4HlsXsPXaw/UAbICSUMvvI/AAAAAAAAAEk/MyMhc7GjJvA/s1600/IMG00282-20100714-1430.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" hda="true" height="240" src="http://4.bp.blogspot.com/-F4HlsXsPXaw/UAbICSUMvvI/AAAAAAAAAEk/MyMhc7GjJvA/s320/IMG00282-20100714-1430.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Hep diyorum daha sık yazayım, anıları not düşeyim diye. Olmuyor, olamıyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Çalıştığım sektörde feci bir düşüş, ciddi bir kriz var. İlk defa tek vardiya çalıştığımızı görüyorum burada. Yazları hep işler düşer ama hiç tek vardiya olmazdık. Sadece bizde değil, globalde de kriz var. Hayırlısı...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Felaket bir sıcak var. Yaz mevsimini sevmediğime bir kez daha emin oldum. Sevmiyorum arkadaş. Yapış yapış gezmeyi, beynimin sürekli pişmesini, vücut dengemin alt üst olmasını, evde, arabada, ofiste klima soğuğuna maruz kalmayı, ter kokan insanları, rüzgarsız havada sıcaktan bunalmayı, rüzgar olduğunda da deli gibi fırtınalı esmesini, çocukların isilik olmasını, sivrilerin ve bilumum haşerelerin ısırmak için sürekli benim kızları seçmesini, sürekli x faktörlü, parabensiz, bilmemnesiz güneş kremi kullanmak zorunda olmayı sev-mi-yo-rum... </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Ben avrupada yaşaması gereken bir kadınım. Eşime de söyledim, "kuzey ülkeleri de dahil, bir iş teklifi gelir de reddedersen boşanırız" dedim. Ben de avrupa şirketlerinden gelen tekliflere açığım. İtalya olur (gerçi orası da sıcak ama bu kadar değil), ispanya olur(orada da kriz varmış şimdi, ama geçer herhalde), fransa olur (hem bizim kız 3 yıldır fransızcanın temellerini attı, sıkıntı yaşamaz), ingiltere olur, ne bileyim işte bir avrupa ülkesinde yaşamak istiyorum ben bundan sonra. EVRE<personname w:st="on">N</personname> duy sesimi...ama yine de belirteyim, mümkünse, teklifi alan eşim olsun. Zira avrupada fink atacağım deyip, yine 8-6 amele gibi çalışmak da açıkçası çok cazip gelmiyor...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<personname w:st="on"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">N</span></personname><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">eyse, en nefret ettiğim temmuz ayının 18’i olmuş bile. Temmuz bitip ağustos girince psikolojik olarak bir rahatlama gelir bana. Eskiler, ağustosun yarısı yaz, yarısı kış derler ya. Halbuki mevsimlerin kaymasıyla maşallah izmirde yaz ekime kadar uzuyor ama ağustos gelince daha bir mutlu oluyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Temmuzda herkes tatile gidince şehir bomboş kalıyor. Bu bomboşluk bana hep bir yazlık sahibi olamadığımızı hatırlatıyor. Gidecek bir yazlığı olmayanlarla birlikte, hep şehirde kalanlar tayfasından olduk biz. Tüm arkadaşlarım hafta sonu olunca ailelerinin yazlığına kaçarlar. Bazıları da kendileri aldı. Benim aileminse hiç yazlığı olmadı. Dolayısıyla, “çocukları yazlığa annemlerin yanına gönderdim, Cuma da iş çıkışı biz gidecek, Pazartesi sabahı döneceğiz,” şeklinde olan İzmir klişesini ben hiç yaşayamadım. Kendimiz de alamadık bir tane. Ondan mı bilmem son yıllarda yazlık kiralama konusunda çok kastırıyorum. Bu sene de foçadaki aramalar sonuçsuz kalınca, rotayı dikiliye çevirdik ve temmuz ayı için orada bir yazlık bulduk. Şirin, denize yakın, bahçeli ve bakımlı bir ev. İlk hafta eşim ve annem, ikinci hafta ben ve annem şeklinde kaldık çocuklarla. Bu hafta görümcem kalıyor çocuklarıyla, bizim büyük kızı da ikramiye verdik yanlarına. Ufaklık bizimle izmirde. Temmuz sonuna kadar ev bizim. Şurada kaldı, 10-12 gün...sonra ağustosun yarısı kış zaten, öbür yarısı da bayram telaşı ile geçer. Yine kutsal topraklara gideriz ma-aile. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Böyle böyle yaz biter belki fazla üzmeden, ne dersin günlük?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Dikili maceralarını da yazmalıyım unutmadan...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-28928953793335809072012-05-28T08:01:00.002-07:002012-05-28T08:01:59.479-07:00HAFTA SONLARI<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-H4KcVb_WLFg/T8OS_b2K7GI/AAAAAAAAADs/UJuc_2J7D34/s1600/IMG01571-20120421-1759.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" qba="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-H4KcVb_WLFg/T8OS_b2K7GI/AAAAAAAAADs/UJuc_2J7D34/s320/IMG01571-20120421-1759.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazayım ki unutmayayım istedim. Önceki hafta sonu ve bu hafta sonu nasıl geçti, nasıl keyiflendim kayıt düşeyim buraya.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Önceki hafta sonu Cuma öğleden sonra erken çıktım işten. Cumartesi bizim meşhur grupla, brunch sırası bendeydi. Hazırlık yaptım. Güzel bir sofra kurdum arkadaşlarıma Cumartesi sabahına.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yedik, içtik, sohbet ettik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ev sahibesi olarak, servis vs. işlerinden sohbete çok dahil olamadım ama yine de çok keyif aldım. 2 kızım da evdeydi. Büyüğün de kursu yoktu o gün. 2 misafir kızla beraber kızlar takımı kurdular. Büyük kuzum ablalık yaptı hepsine. Küçük kızım ise yaşı kendine yakın olan ile dalaştı durdu. Aralarındaki diyalogları yazmak lazımdı bi kenara, misal:</div>
<div style="text-align: justify;">
Benimki (2.5): şen çok yayayamaj bi çocukşun, şeni şevmiyoyum eya...</div>
<div style="text-align: justify;">
Ela(3.5): ben yaramaz diilim, sana çok kızdım, artık seni terkediyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Benimki: ben de şana kıjdım, ben de şeni paykediyorum...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sürekli oyuncak kapıştılar. Arada itiş kakış da oldu. Ben daha az müdahale ediyorum artık bu durumlara. Bu kızım da ezine modunda ne yazık ki. Ablası kadar olmasa da, maalesef genelde eziliyor. Küçük sünepelerim benim...Büyük; nihayet çenesiyle işi kotarmayı başardığı için, o kadar kasmıyorum. Ufaklık da bir yolunu bulacak elbet...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neyse son kalan 2 arkadaşla saat 5’e kadar güzel sohbetten sonra, uykusuzluğu tavan yapmış küçük kuzuyu 1 saat de olsa uyutup ortalığı topladım. Arkasından onlar kapıdan ben bacadan modunda, inciraltına balık yemeye gittik ailecenek. Eşimin iş arkadaşı da geldi. Büyük kızla yaşıt oğulları var. Şükür şimdilik iyi anlaşıyorlar. Hava buz olduğundan içeride oturarak keyifle yedik yemeğimizi. Sonra illa ki kahveye bize gelin dedikleri için, uykusuz ve arızaya bağlama potansiyeli yüksek küçüğe rağmen, bir kahve içimi oraya gittik. Akşam yatağa sürünerek girdim yorgunluktan.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ertesi sabah da büyük kızın sınıf kahvaltısı vardı, kalktık, haydi yallah oraya...keyifli ve hoş saatler geçirdik orada da. Gidilen mekan, yeşillik, düz ayak, masamız da çocuk parkına çok yakın olunca, kızları koyverdim çayıra. Öğleden sonra eve geldik, kendimi küçük kızla, 3 saatlik bir öğle uykusuna vermeseydim, kolay kolay toparlayamazdım sanırım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Akşam yemeğini eşimin spesiyalitelerinden biriyle taçlandırdık ve hafta sonunu tamamladık.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hafta içi genel olarak sorunsuz olmasına rağmen, Cuma günü mesaimin bitmesine dakikalar kala, aldığım sinir bozucu bir haber nedeniyle çok moralim bozuldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neyse ki can arkadaşlarımdan biri, sabah arayıp, çok spontan biçimde gelişen oğlunun doğumgünü partisine davet etmişti. İşten çıkıp, hediye alıp, ailecek oraya gittik. Yine güzel vakit geçirdik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu hafta sonu için ilk defa hiç plan yapmamıştım. Kendimi tuttum. Ben hafta sonunu günler öncesinden planlarsam rahat ediyorum. Ama bu kez yapmadım. Evde pineklemek istedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Cuma akşamını böyle geçirdikten sonra, Cumartesi günü hakikaten evde pinekledik bir süre. Büyük kızla babasını kursa yolladıktan sonra, küçük kızımı doyurup, birlikte öğle uykusuna yattım onunla. Terli boynunu koklaya koklaya uyudum yine. Ohhh misler gibi...Şu çocuklarımla uyuduğum öğle uykularının tadı hiçbir uykuda yok yemin ederim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3 saate yakın uyudu kuzum. Dinlenmiş uyandık ikimiz de. Sonra abla ve baba geldiler. Yine babanın işyerinden arkadaşının daveti ile başka bir aile ile balık yemeye gittik bu kez. yine güzel sohbet, yine rakı, yine balık...ertesi gün yine başka bir can arkadaşım yazlıklarına davet etti, ama hiç gözüm almadı...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Pazar sabahı kahvaltıyı evde yaptık. Sonrasında foruma gittik dolanmaya. Aman aman, pazarları forumdan bile uzak durmak gerek. Kızlar mid mid, diye tutturunca, midpointe öğle yemeği için çıktık. Karınlarını doyurduk ve eve geldik. Yine ufaklık uykuya, ben ortalığı toplamaya. Balkonu yıkadım, hava çok güzeldi. Eşim pazara gitti. Derken komşumdan bir telefon, oğlumun doğumgününü yapıyoruz, aşağıya bahçeye inin...Tüh, habersiz olduğundan ne hediye aldık, ne birşey. Olsun siz gelin yeter, herkes aynı durumda deyince, kızları giydirdim indik aşağıya. Saat 8’e kadar takıldık. Komşularla sohbet, tıkınma derken, eşim evde yemek hazırlamış. Büyük kızın da sınavı var diye vedalaştık, çıktık evimize. Balkona sofrayı kurdum. Balkon sezonunu da açtık. Sonrasında klasik, masa toplama, ablanın ödevleri hazırlama, banyo yapma derken, çocukları yatırdık. Eşim de ufaklıkla birlikte sızdı kaldı. Ben de mutfağa girdim, büyük kızıma damla çikolatalı kurabiye pişirdim. Nasıl sevineceğini düşünerek ...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra uykum kaçtı, i-pad’e dadandım. Yatağa girdiğimde saat 2’ yi gösteriyordu. Arada işyerine gergin olduğumdan sağa sola çemkirsem de genel olarak, plansız, spontan gelişen olaylarla, güzel bir hafta sonuydu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kayıtlara geçsin istedim...</div>
<div style="text-align: justify;">
Papatyalar, aslında benim çok şikayetçi olmadığım bu bahar havalarını temsilen gelsin...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-80337541356674396712012-01-12T03:04:00.000-08:002012-01-12T03:10:28.557-08:00YAŞASIN KÖTÜLÜK<div align="justify">Bu kez çok kötü şeyler yazacağım.<br />Çünkü işyerinde birine fena halde gıcık olmuş vaziyetteyim.<br />Bu hayatta nefret ettiğim kişiler sayılıdır benim. Nefret etme düzeyine çıkması için canımı epeyce sıkmış olması gereklidir.<br />Düşündüm, taşındım, nefret ediyorum dediğim 3 kişi bulabildim.<br /><br />Bunlardan birisi, zamanında sevgilimi elimden almak için aleni bir şekilde çaba gösteren, huzurumuzu kaçırmak için açık seçik uğraşan bir aşufte, bir şıllık. Üniversite yıllarında kaldı bu elbette. Ama çok üzüldüm o dönemlerde. Neyse çocukça şeyleri tekrar yazmanın alemi yok. Eşim de ne takıyosun, umursamaz görün, dediği için hep öyle yaptım. Bir defa ikimizin önünü kesip, “siz bana küçümser, tiksinir gibi bakıyorsunuz” deyince amacıma ulaştığımı anladım. Ne oldu, yıllar geçti, kendisi bakıyorum hala sağda solda sürünüyor. Beddua ettim mi hatırlamıyorum, muhtemelen etmişimdir. Yüzü gülmesin, hayat boyu yalnız sürünsün demiş olabilirim. İyi yapmışım. Hehehehe yaşasın kötülük....<br /><br />Şimdi artık bu listede yer almayan ama bir vakitler hayli nefretimi kazanmış biri daha var. Bu 3 kişi içinde değil ama, artık listeden düştü. İş hayatında beni üzen, o vakitler çalıştığım firmanın patronunun dayısı. Kendisi fabrika müdürü olarak yönetimin başına geçince, çocukça kaprislerle durumu kabullenemedim. Böyle bir insan bana nasıl yönetici olur dedim. Hiçbir yöneticilik backgroundu yok, çarşıda boyacı dükkanı olan bir adam, gelmiş, mühendislerin tepesine bizi yönetecek, hiç olur mu dedim. Sana ne, salla başı al maaşı di mi, ama yok yapamadım. Millet kenara geçip onun icraatlarına dötüyle gülerken, ben çenemi tutamayıp laf söylediğim için, doğruyu göstermeye çalıştığım için kötü oldum. Halbuki çekil kenara sen de gül herkesle birlik olup. Adamın uzun ömürlü olmayacağı aşikar...Neyse tam o dönemde aldığım güzel teklifle arkama bile bakmadan oradan ayrıldım. Benden sonra bu amcayı fabrika müdürlüğünden alıp, depo memurluğuna terfi ettirdi yeğeni!!! Zaten varolan alkol sorununun iyice tavan yaptığını, depoda çoğu zaman alkollü sızıp kaldığını duydum arkadaşlardan. En sonunda yeğeni bunlara tahammül edemeyip, getirdiği gibi gönderdi dayısını. Bir gün güzelbahçede durakta, sırtında eski püskü bir montla, büzülmüş belediye otobüsü beklerken gördüm kendini. Heyy gidi günler heyy dedim, altında şirket arabasıyla, fabrika müdürlüğü yaptığın günler bir rüya gibi şimdi...<br />Bu amcadan o dönemler çok nefret etmiş ve yine beddua etmiş olabilirim, ama şimdi nefret ettiklerim listesinde değil, belki ölmüş bile olabilir. Öyleyse Allah rahmet eylesin.<br /><br />Listemizin 2 numarasında yine eski işimden bir ecnebi var. Çok deşifre etmeyeceğim. Ama kendisi ile iyi başlayan ilişkimiz, dış mihrakların da etkisiyle, benim de yaptığım hatalarla çok kötü bir yöne sürüklendi. Çok mutlu olduğum bir iş hayatım varken birdenbire herşey kabusa döndü. Son 2 yılda beni buna bağladılar. Yöneticim oldu. işte o zaman problemlerimiz başladı. Ben benim yöneticim olan kişinin, o görevi hakketmediğini, oraya layık olmadığını düşünüyorsam şayet, bunu sürekli bana hatırlatan bilinçaltım nedeniyle hatalar yapıyorum. Çenemi tutamıyor, rengimi belli ediyorum. Bu da karşıdaki kişiyle aramın bozulmasına yol açıyor. Bu abimiz de alaylı tabir ettiğimiz kesimden gelme biri olduğundan, bünyem baştan beri buna allerji oldu. Yaptığı saçmalıklara karşı tavır aldığımdan aramız hep kötüye gitti. E şirkette benim kuyumu kazmaya pek hevesli olanlar da vardı. Dedikodunun tavan yapması, demediğim şeylerin demişim gibi gösterilmesi, yaptığım şeylerin yapmamışım gibi lanse edilmesi ve benim gururum yüzünden dik duruşumu değiştirmeyişim, bu abinin suyuna gitmeyişim yüzünden neredeyse kanlı bıçaklı olduk. Mobbing’in tillahını burada öğrendim. Beni alçaltacak her türlü davranıştan çekinmedi. Elemanlarımı yüceltmek, sürekli onlarla by-pass yapmak, bilgi vermemek, yokmuşum gibi davranmak-ki bu en acısı-, yüzüme söyleyebilecekken sağda solda dedikodumu yapmak, herşeyden beni hariç tutmak ilk anda aklıma gelenler. Şimdiki aklım olsaydı belki bu süreci daha iyi yönetebilirdim. Gururum ağır bastı. Kendi çöküşümü yavaş yavaş izledim. Tam bu dönemde olan şirket evliliği-merger- olayı nedeniyle zaten çoğumuzu işten çıkardılar. Bu süreçte de üstü ilk çizilenlerden birisiydim. İşte bu şahsiyetten nefret ediyorum. Ama daha ettiğim beddualar yerine gitmedi herhalde, kendisi hala ceo olarak görevini icra ediyor. Hiç olmayan eğitimi ve bihaber olduğu yöneticilik nosyonu ile bunu nasıl başarıyor anlamıyorum. İyi bilmesem diyeceğim ki ben yanlış değerlendirmişim. Fakat 5 yıl boyunca ciğerini öğrendim, bu maya fazla tutmaz. İlla ki sıra ona da gelecek. Ama şimdi ama 2 sene sonra...yaşasın kötülük....<br /><br />Veee listenin son numarası, neyse ki kendi seviyemde değil. Daha alt level’da ancak, organizasyon yapımızda onun bölümünde benim seviyemde birisi olmadığından, üretim ile ilgili tek kontakt kişim maalesef kendisi.<br />Akıllara zarar, üniversitede tez konusu olabilecek derecede iletişim özürlü.<br />Şu şirkette tek bir seveni yok, tek bir dostu yok. Tek dünyası işi. Akşam saat 9’lara kadar fabrikada. Karısı ve çocuğu var. Onlara rağmen böyle. Özel hayatta görüştüğü kimse yok. Elemanları kendisinden nefret ediyor. Şirketteki çoğu insanla kavgalı. Ak diyosun kara anlıyor, bir de kıçından anladığı lafla ilgili sana böyle alaylı cevap vermeye kalkıyor. Artık selam dahi vermiyorum. Sadece iş ile ilgili ne söylemem gerekiyorsa onu da mail atıyorum. Kendi yöneticimin tavsiyesi üzerine elemanlarımı onunla muatap ediyorum. Ama o da bekliyor ki hata yapayım, çuvallayayım. Hata yapmamız için de elinden geleni yapıyor. Böyle oldukça kıs kıs gülüp mutlu oluyor. Ben şirketten bir arkadaşım hata yaptığında, ahmet’in hatası, mehmet’in hatası diye düşünmüyor, şirketin hatası diye olayı sahipleniyorum. Önceden farkettiysem uyarıyorum. Çünkü biz burada bir takımız. Onun hatası bizitemsil ediyor. Ahmeti, mehmeti değil. Ama bu manyak istiyor ki diğerleri hata yapsın. Şirket prestiji düşüyormuş, düşsün, nasılsa kendi adı geçmiyor. Başkasının hatası....Ben de bu tutumunu farkedince deliriyorum. Bir de elemanlarına çok eziyet ediyor. Onları da gördükçe üzülüyorum. Ulan dangalak, sen yöneticinden böyle muamele görüyor musun ki elemanlarına bok muamelesi yapıyorsun, sen kimsin?</div><br /><div align="justify"><br />Şimdilik tüm nefretimi bu çocuğa yöneltmiş durumdayım. Evet biliyorum, keskin sirke küpüne zarar, evet biliyorum bu yaptığım çok yanlış. Ama elimde deği. Nefret ediyorum, nefffret ediyorum. Tez zamanda buradan defolup gitsin istiyorum. defolup gitsin nereye giderse...ben de lokma döktüreceğim arkasından...yaşasın kötülük....</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-9386316427718202272011-12-30T05:52:00.000-08:002011-12-30T05:55:31.169-08:002012<div align="justify">2011’de yazdığım mutfağa dolap yaptırmak, bilmemnereye hede hödö almak gibi bazı dileklerim gerçekleşti çok şükür.<br />Ama asıl hayatıma anlam katmasını umduğum, çocuklarıma daha çok vakit ayırabileceğim bir iş dileğim; gerçekleşmek şöyle dursun öyle bir tersine tepti ki birşey dilemekten tırsar oldum. İş tempom öyle arttı ki, hafta içi akşamlarını, geç saatte eve sürüngen modunda gidip, iki lokma yiyip, çocuklarla biraz fıkırdayıp, sonra yatma protokolüne geçip, ufaklıkla kendimi yatağa bırakıp sızma şeklinde geçirir oldum.<br />Seyahatleri saymıyorum bile (onlardan fazla şikayetçi değilim, bir sürü yeni yer gördüm bu yıl)<br />Yani bu yıl kariyerimle ilgili bişey dilemeye korkuyorum.<br />Kilo verme boyutunda hala kaldığım yerdeyim. Hatta son zamanlarda alkole biraz meyletmem nedeniyle 2 kilo almış vaziyetteyim. Cuma Cumartesi akşamları hadi açalım bir şarap olayı da bana pahalıya patladı, ama pişman mıyım, hayır...<br />Neyse bırakalım bunları da ben yine yazayım isteklerimi, isteyenin bir yüzü kara hesabı:<br />1- İlk dileğim yine sağlık, mutluluk, huzur, bolluk, bereket. Bunlar evimizden eksik olmasın. Hatta piyangodan en büyük değil ama büyükçe bir ikramiye çıksa bize, dadından yinmez...<br />2- İş konusunda bu sefer dileğim biraz değişik. Mümkünse ben artık evimin kadını, çocuklarımın annesi olarak, biraz rahatıma bakmak, okuldan gelen çocuklarımı evde kek kokusu ile karşılama klişesini yaşamak istiyorum. Ben, benlikten çıkar mıyım bilmiyorum, ama bildiğim birşey var. 15 yıldır çalışıyorum. 2 kızımın da büyüdüğünü göremedim. 2 bebek evde bensiz büyüdü, kafamın içinde sürekli bu uğulduyor...Bari ergenliklerinde yanlarında olayım. Ama şartlarım şunlar: evde bir yardımcım olsun, altımda da bir arabam, hayat standardımız da şu andaki gibi olsun. Bankada da biraz paramız. Fazlasını beklemiyorum. Bu kadarına fitim...<br />3- Annemin minik operasyonunun sağlıkla geçmesini diliyorum.<br />4- Bu sene yine gaza gelip 10 kilo vermeyi istiyorum. Şu anda 66 olmuşum yine, 56 olsam kurban keseceğim. Ahanda buraya yazıyorum.<br />5- Büyük kuzu, okuldan burs murs bişeyler alsın, bizi okul masrafından kurtarsın istiyorum.<br />6- Küçük kuzu bezden sancısız bir şekilde kurtulsun istiyorum.<br />7- Eski Foça’da denize sıfır, harika, güzel bir yazlık almak istiyorum<br />8- 4 odalı, giyinme odası da olan, iki kızıma da ayrı oda yapabildiğim, güzel ve konforlu bir ev istiyorum. Şimdiki evim de güzel ama insanoğlu doyumsuz işte.<br />9- endime indirimden siyah bir bot, siyah bir mont ve vizon rengi bir çizme almak istiyorum.<br />10- Dişlerimi tedavi ettirmek, sağlıklı ve beyaz dişlere sahip olmak istiyorum.<br />11- Ankastre cihazlarımı yenilemek istiyorum.<br />12- Daha çok kitap okumak istiyorum.<br />13- Daha çok spor yapabilmeyi istiyorum.<br />14- Yeni yerler görmek istiyorum, gitmek istediğim yerler, Prag, Barcelona, Amasra, Kaş ve tekrardan kuzularla Paris.<br />15- Kendimi üzdüğüm dertlerin tamamı iş hayatımla ilgili, eğer iş hayatından kurtulamayacaksam bari bu dertlerden kurtulmayı diliyorum.<br />16- Daha mutlu olmayı, daha pozitif olmayı, daha çok gülmeyi, daha çok gezebilmeyi, dostlarımla daha çok görüşebilmeyi diliyorum.<br />17- Mutfağımda daha çok zaman geçirip, leziz şeyler yapabilmeyi diliyorum.<br /><br />Şimdi şirketin çılgn yeni yıl partisine gidiyorum, listeye devam ederim belki...<br /><br /><br /></div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-85502739276558070312011-12-23T02:29:00.000-08:002011-12-23T02:35:34.890-08:00ÇALIŞAN BİR ANNENİN SIRADAN BİR AKŞAMI<a href="http://2.bp.blogspot.com/-ostXSVPKO9U/TvRYvWjSXxI/AAAAAAAAADg/94n6ANJg2IU/s1600/IMG01267-20111223-0943.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; DISPLAY: block; HEIGHT: 240px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5689269799806459666" border="0" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/-ostXSVPKO9U/TvRYvWjSXxI/AAAAAAAAADg/94n6ANJg2IU/s320/IMG01267-20111223-0943.jpg" /></a><br /><br /><div align="justify"></div><br /><br /><br /><div align="justify">Dün akşam...<br />Saat 19.30 gibi eve ulaşabildim. Bakıcıyı gönderdim. Eşim büyük kızın veli toplantısına gitmişti. Oradan da arkadaşlarıyla buluşmaya geçecekti. Dondurucudan köfte indirdim kızlara, ocağa koydum, dolaptan yemekleri çıkardım. Bir yandan da bunları bakıcıya neden tembih etmedim diye kendime söylendim. Yemekleri ısıttım, köfteleri pişirdim. Kızları sofraya oturttum, yemeğimizi yedik. Tam eve girerken üst komşum, “eşim yok ne olur kahveye gel” diye aramıştı.<br />Ben mutfağı toplarken büyük kızı gitar çalışması için gönderdim. Bulaşıkları makinaya koydum, mutfağı toparladım. Büyük kızım gitar çalışmasını bitirirken geldim ufaklığın altını değiştirdim. 20.20’de iki kızı da aldım üst kat komşuma çıktım. Birer kahve içtik, kızlar oynadı.<br />21.05’te eve geldik, büyük kızı uyuma hazırlıkları için banyoya gönderdim. Duşunu eve gelince almıştı neyse ki. Pijamalarını giydi, kitabını okumaya başladı. Biraz ufaklıkla oynadım. Büyük kızın ödevlerini kontrol ettim, çantasını hazırladım. Sonra ikisine de süt yaptım. Büyük kızım sütünü içti, dişlerini fırçaladı, öptüm, sevdim, sonra uykuya çekildi.<br /><br />Ben de ufaklığın altını değiştirdim, tulumunu giydirdim, biraz baby first izledik, koklaştık, sarılıştık. Dişlerini fırçaladık. Sonra onu uyutmak için odamıza çekildim. Sallanan koltuğumuza geçtik, uyutma esnasında söylediğim bir türkü için, “anne şen iiiyenç şölüyoşun, şafiş teyjem güjel şöölüyoy” diye tüm hevesimi söndürdü maymun...<br /><br />Sonra biraz dirense de uyudu. Emzik yok artık malum, uykuya geçişi daha uzun sürüyor. Bu esnada yüzümü okşuyor, seviyor, öpüyor. Tam bir sevgi yumağı. Bayılıyorum o hallerine.<br />Tam o sırada eşim geldi.<br />Salonda biraz sohbet ettik, arkasından son zamanlardaki takıntım olan sanal alemdeki kelime avı oyununa başladım. 1 saat kadar oynadım. Uykum geldi yattım...<br />İşte birkaç saate ne kadar çok şey sığdırmışım. Kendimle gurur duydum da dün akşam, kayıtlara geçsin istedim...<br />Fotoğrafı da işe gelirken çektim. Araba kullanırken elimden gelenin en iyisi buydu. Zorlayınca gökkuşağı görülüyor. Günün güzel geçeceğinin habercisi olsun...</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-7721141015319835422011-12-20T05:30:00.000-08:002011-12-20T05:45:22.806-08:00EMZİĞE VEDA-BİR DEVRİN SONU<div align="justify">Geçen yıl için aldığım ve uygulayamadığım kararlardan biriydi bloğumu daha sık güncellemek. Oysa yazmak çok iyi geliyor bünyeme. Büyük kızım 3-4-5 yaşlarındayken tuttuğum günlüğü okudum biraz önce, o günlere gittim tekrar.<br />Bugün minik kızımla ilgili bir dönüm noktasını yazmak istiyorum. Kendisi dün itibariyle emziğe veda etti. Anne sütünü bıraktıktan sonra iyice emzik düşkünü olmuştu. Ben de ses çıkarmadım. Hepsini birden sonlandırmak istemedim. Doktorlar kızsa da kafamdaki maksimum sınır 2.5 yaş idi. Dönemsel olarak istekleri azalıp artsa da, son günlerde, dediklerimi dinliyordu. Yemeklerden sonra kahve niyetine ! 5 dakika emmek istiyordu. Eliyle 2 yapıp, "anne beş dakka emjik emebiliy miyim" diyordu. 5 dakika doldu verir misin deyince de geri veriyordu. Tabi bu her zaman böyle olmayabiliyordu. Huysuz olduğu, hasta olduğu, modunda olmadığı günlerde emzikten zor vazgeçiriyorduk. Oyalanması, başka şeyle meşgul tutulması halinde aklına pek gelmiyordu. Ama bakıcının emzik vermek kolayına gittiği için, bu alışkanlığından kurtulması zor olacak diye endişeleniyordum. Ama diğer yandan da psikologların takvim yöntemini denemeye başlamıştım. Yılbaşı günü Noel Babaya emzikleri vereceğiz, o da bebeklere götürecek diyordum. Yılbaşına 20 gün kaldı, 16 gün kaldı diye arada söylüyordum. Bugün de minik bir süslü takvim yapacaktım hatta, geriye sayım yapalım beraber diye. Her gün üstünü karalayacaktık güya.<br />Arada sürekli laf arasında, sen büyüdün, falanca da emzik emmiyor, bebekler emzik emer gibi konuları bilinçaltına sokuşturmaya da devam ediyorduk. Birkaç kere kendiliğinden götürüp çöpe atmış ama her seferinde gece uyurken emzik diye tutturup ağlamıştı.<br />Dün akşam, yemekten sonra geldi, yine eliyle 2 yapıp, anne beş dakka emjik diye istedi. Verdim, bir süre sonra, "Hadi 5 dakka doldu, götür emziğini mutfak tezgahının üzerine koy" diye yolladım. Mutfakta annem vardı.<br />Hiçbirşey demeden, gitmiş, çöpü açmış, "ben büyüdüm, artık bebek diilim, emjik emmiycem, bebekley emjik emey", diye emziğini çöpe fırlatıp atmış. Sevinerek salona geldi. Biz ailecek şoktayız...<br />Bak, çantada veya başka bir yerde emzik yok, gece uyurken de emzik yok, bu durumda emziksiz uyuyacaksın artık, anlaştık mı dedim. Evet dedi, "nasıl uyuyacakmış benim kızım" diye tekrar teyit ettirdim, "emjiksiz" dedi. İnanamıyorum ya, illa bokunu çıkarıp çocuğu uyuzlandırana kadar sormasam olmaz...<br />Neyse gerçekten uyurken de, gece uykusunda da emzik istemedi. Uykuya geçişi zor oldu ve çok huzursuz uyudu. Ama biliyorum ki, inşallah tüm bu sıkıntılar da 1 hafta içinde geçecek.<br />Benim doğacağı zamanı bile kendi seçen başına buyruk kızım, kararlarını da kendisi alıyor ve uyguluyor.<br />İnşallah bu böyle devam eder. İnşallah bu kararlılığı bezi bırakmada da sergilersin küçük kuzum. Annesinin üşengeçliği geçerse, tuvalet eğitimine de başlayacak. Gelinlik kız olmadan bu işi de halletsek hiç fena olmayacak. Korkarım yakında, "anne ya, ben bezi bıraktım, haberin olsun, bundan sonra bi zahmet tuvalet olayını bana hatırlatıver aralarda" diyecek...</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-20039292267884930032011-08-23T08:33:00.000-07:002011-08-23T08:53:03.207-07:00Ne Çok Şey Oldu Bir Bilsen<div align="justify"><span style="font-family:trebuchet ms;">Bir dolu yazı yazdım word'de. Buraya kopyalamak üzere. İlgili dosyayı kaydetmeden kapatıp, buraya da yazdıklarımı yapıştırmayı beceremediğim için hepsi uçtu.
<br />Kısaca özet geçmiştim aylar boyunca neler olduğuna dair...
<br />Büyük kızım gitarda oldukça ilerledi, girdiği sınavda çok iyi bir not aldı. Karnesi de hepsi pekiyi geldi. Çenesi haricinde akademik başarısından yana bir sıkıntımız yok çok şükür. Ama tüm öğretmenlerinin ortak şikayeti: "çok konuşuyor" Ne yapalım, ileride çenesini kullanacağı bir meslek seçer, bu yönünü artıya çevirir belki, ne diyeyim. Öyle ümit etmek istiyorum...
<br />Küçük kızım emzirmeyi bıraktı. 3 Mayıs 2011'de tam 21 aylıkken.
<br />Eşimle planladığımız başbaşa Roma seyahatine çıktık aynı tarihte. Bu seyahat vesile oldu. Hayatımdaki son emzirmeyi yaptım ve bu defteri kapattım. Kendi açımdan çok acıklıydı. Ama miniğim benden kolay alıştı. Ben yokken hiç sorun çıkarmamış. Ben geldiğimde, direkt kucağıma atlayıp "m.e.m.e" dedi. Ancak ben, klasik yara bandı yapıştırma yöntemini uygulamıştım. Açtım ve uf oldu diye gösterdim, doktor amca bunları yapıştırdı, artık m.e.m.e yok, sen de büyüdüğün için sütü biberondan içebilirsin dedim.
<br />Allah biliyor ya, o bakışları hiç unutamayacağım. Öyle bir çaresiz, anlamaz, anlam veremez bir şekilde baktı ki, eline aldığı emziği, tekrar ağzına koydu. Büyük insan gibi iç geçirdi, başını göğsüme yasladı ve mahzun mahzun uykuya daldı...
<br />Birkaç kere daha sordu sonra, eşim bile "hadi ver ya, yazık boşver" dedi. çok ısrarcı olmadı ama minnoşum. sadece sordu, ben de her seferinde aynı şeyi söyledim. Eğer geri dönseydim ki benim de içimden çok geçti, sonra bırakmam çok daha zor olacaktı. Muhtemelen hala emziriyor olurdum. Anne sütünü bırakması bize deliksiz uyku olarak geri döndü. 21 ay boyunca 3 saatten uzun uyumamış kızım, deliksiz gece uykularına başladı. Maşallah diyeyim...
<br />Ayrıca biberondan süt içiyor artık lıkır lıkır. Süt canavarı oldu, ağzına koymayan çocuk.
<br />ama ben göğsümdeki o hallerini çok özlüyorum. Hayatımın emzirme sayfası kapandı. Neyse sağlık olsun...
<br />Roma anılarını ayrı bir postta yazacağım. Ayrı ayrı yazayım ki unutmayayım. Ayaklarımız su toplayana, yorgunluktan her bir kemiğimiz ağrıyana, akşamları baygın vaziyette uyuyacak kadar yorulana kadar gezdik. Neredeyse hep yürüdük. Yavrularımızı çok özledik. Güzel yemekler yedik, güzel şaraplar içtik. Yüklü telefon faturası, kredi kartı ekstresi, Al Sogno'dan alınmış oyuncaklarla kızlarımıza döndük.
<br />Detayları yazacağım sonra.
<br />Roma'dan sonra ben iş için Budapeşte ve Hollanda'ya gittim. Hollanda seyahatine 1 gecelik Amsterdam da sıkıştırdım. Bu aralar leyleği havada gördüm. Gezme zamanı çok kısıtlı olsa da güzeldi...
<br />Kuzular ne kadar büyüdü, neler yapıyorlar, ailecek yaptığımız tatil...bunları hep yazacağım. Kayıtlara geçsin...
<br /></span></div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-35466075718513180572011-01-26T07:22:00.000-08:002011-01-26T07:50:11.900-08:00yollardaKucuk kuzudan ayri ilk gece,dun geceydi.<br />Ilk defa emmeden uyudu ve tum gece sadece 3 kere mizirdandip fazla uzatmadan geri uyumus. Buyugum de evde 2 gundur. Abla kardes ikisi de atesliydi.<br />Bense onlari bu halde evde birakip boktan bir is seyahatine gitmek zorundaydim.<br />Anneligimi iste boyle anlarda cok sorguluyorum. Calismayi tercih etmemi...<br />Evet bu benim tercihim. Calismasam da esimin maasi ile elbette geciniriz. Ama otesi zor biraz.<br />Ozel okul, gitar kursu, eve yardimci... Zor.<br />Neyse simdi donus yolundayim. Tahminen 1.5 saat sonra kuzularima kavusacagim.<br />Minigim ilk defa 3 kelimeli cumle kurdu gecen gun. Anne gak atta dedi.<br />Dusuk ceneli ve koca sesli bir tane daha yetisiyor.gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-19145679238473732122011-01-04T07:27:00.000-08:002011-01-04T07:34:44.904-08:002011'DEN İSTEKLERİM<div align="justify">İlk beklentim elbette sağlık.<br />Sonra mutluluk, huzur vs...Klişeleşmiş olanları geçeceğim...</div><div align="justify"><br />Benim 2011’den kendimle ilgili en büyük dileğim: çocuklarıma daha çok zaman ayırabileceğim, aynı zamanda da, daha fazla para kazanabileceğim bir iş bulmak, iş yapmak, iş kurmak...Ne olursa artık...<br /><br />Ama işin kötüsü, bunu gerçekleştirmek için ne yapacağımı bilmiyorum. Sadece istiyorum. İstemek yetmez elbet. Birşeyler de yapmak gerek. Ama ben, bunu nasıl gerçeğe dönüştürürüm hiçbir fikrim yok.<br />Aylardır, neye yeteneğim olduğunu, neyi iyi yaptığımı düşünüyorum, düşünüyorum. Bulamıyorum. Ortada ciddi bir özgüven problemi var gibi görünse de, yıllardır özel sektörde, üretimde çalışmış bir mühendisim ben. Başka ne yaparım? Hiçbir fikrim yok.<br />Pasta?Komik olma, her köşe başında neredeyse şeker hamurlu pasta yapan biri var artık.<br />Meze? Kek? Börek? aynısı bunda da geçerli.<br />El işinden süsler,nikah, bebek şekerleri falan yapsam? saçmalama, bu konuda yetenek sıfır bende.<br />Kendi alanımda yapmaya çalıştığım danışmanlık işinde zaten ufak bir deneme ile başarısız olmuştum. Bu alanda da artık para kazanma şansı kalmadı. Var olan şirketler kapanıyor.<br />Organizasyon şirketi kursam? Çevre gerek, bende çevre ne gezer? Hem sevmem ki böyle şeylerle uğraşmayı.<br />Organik tarım işine girsem? Arazi nerede? Hani bu iş için gerekli para?<br />Organik süt, yoğurt dağıtayım, civar köylerden toplayıp, kapılara bırakayım hergün? Hesap yaptım, sağlam bir para kazanabilmek için haşmetli bir miktar süt dağıtabilmek gerek, hani durmadan tüm gün çalışsam bile olmuyor.<br />Resim, müzik, sanatın hiçbir dalına yeteneğim yok...<br />Bir yer açsam hayalimdeki gibi, çocuklu ailelerin rahat edeceği? Yine sağlam sermaye gerek...Çoğu zaman elimi kolumu bu para bağlıyor zaten...<br /><br />Peki bu hayatta ben, ben olarak neyi iyi yaparım? Düşündüm düşündüm bulamadım. Çok üzüldüm gerçekten. 36 yaşında böyle bir sonuca varmış olmaktan dolayı çok üzüldüm. Sadece annelikte bir miktar başarılı buldum kendimi, o da bir miktar...çuvalladığım çok zaman olması bir yana, onu da yapacak zaman bulamıyorum zaten çalışmaktan:(((<br />Velhasıl aylardır kafa patlattığım bu konuda, hiçbir yere gelemedim. Ne kadın girişimciye verilecek hibeler, ne sıfır faizli krediler kafamda bir ışık yaktı. Bu projelere başvuran yüzlerce insan olmasına şaştım, hatta imrendim.<br /><br />Şimdi kaderin kapımı hiç beklemediğim bir anda çalmasını, kucağıma gökten zembille bir fırsat düşmesini, birgün rüyama ak sakallı bir dedenin girmesini, mısırdaki hiç görmediğim amcamdan miras kalmasını falan bekliyorum...<br />İşte benim 2011’den en büyük beklentim budur sevgili günlük...<br /><br />Diğerlerine gelince,<br />5-6 kg daha verip, rahat ettiğim kiloya dönmeyi,<br />Daha çok, hatta çok kitap okumayı,<br />Bir miktar spor yapabilir hale gelmeyi,<br />Daha az vesvese etmeyi,<br />Daha iyimser olmayı,<br />Büyük kızımın gitarda ilerlemesini, 2.sınıfı da mutlulukla bitirmesini,<br />Küçük kızımın süt içmeye başlamasını, bu yaz bezi bırakmasını,<br />Ev borcumuzu minimize edebilmeyi,<br />Hatta detaya girecek olursak, salon aydınlatmalarını değiştirmeyi,<br />Saçlarımı uzatmayı,<br />Dişlerimi beyazlatmayı,<br />Mutfağa dolap yaptırmayı,<br />Yine salona kalın perde diktirmeyi,</div><div align="justify">Ebeveyn banyosundaki lavaboyu değiştirmeyi,<br />Sevgilimle daha çok sinemaya gidebilmeyi,<br />Geceleri daha uzun uyuyabilmeyi,<br />Yazın denizde daha çok yüzebilmeyi,</div><div align="justify">Mutfağımda yine lezzetli yemekler yapacak zaman bulabilmeyi,</div><div align="justify">1000 parça bir puzzle bitirebilmeyi</div><div align="justify"><br />İstiyorum bu yıl...<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /> </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-53172815781614447862011-01-03T02:38:00.000-08:002011-01-03T02:42:32.943-08:00GEÇİP GİDEN ZAMANLARI...<div align="justify">Ne kadar istikrarlıyım yine blog işinde.<br />Çalışmadığım dönemde düzgün yazıyordum. 4 sene önce!!!<br />Hem iş, hem 2 çocuk, hem blog zormuş be günlük...<br />Kuzumun doğumgününe 2 gün varmış son yazımda. Şimdi neredeyse 17 aylık oldu.<br />Dostlarla birlikte küçük bir partiyle kutladık doğumgününü. Genelde ilk doğumgünlerinde bebişler huzursuz olur. Bizimki evde sürekli kalabalığa alışkın olduğundan, pek bir neşeli, pek bir sosyaldi. Kendisiyle yaşıt 2 bebek ile olmasa da, ablaları ile pek güzel oynadı. Balonlar, hediyeler, oyuncaklar arasında koşuştular...<br /><br />Sonra 2 tane bayram geçti aradan, ufaklıkla 2 kere uzun yola çıktık. Babaanne-dede, kendisini ilk kez gören diğer akrabalar arasında, kocaman bahçeli evde pek güzel vakitler geçirdik.<br /><br />Abla, bayram tatillerinde kuzeni ile yine eğlencenin dibine vurdu. 25 tl verip saçının önünü kuaförde ördürdüğüm gün, evin arkasındaki gübreliğe daldılar birlikte. Halası, bana duyurmamak için, “örgüyü bozmadan seni yıkayayım” diye iknaya çalışırken ağlaması sonucu olaydan haberim oldu. örgü arasından .ok parçalarını temizlemek mümkün olmadığından, para vererek ellerimle yaptırdığım şahane örgüyü, 2 saat geçmeden ellerimle çözdüm...Bu olay da hatırlanmak üzere yazılsın buraya...<br /><br />Yine abla, 2. sınıfa başladı. Ön dişleri döküldü. Doğumu bana dün gibi gelirken bu kızımı birden arkadaş gibi görmeye başladım. Artık dertleşebiliyor, sohbet edebiliyor, espriler yapabiliyoruz birbirimize. Ayrıca kuzum gitarda ilerledi iyice, ilk solo konserine çıktı. Gözümde yaşlarla izledim...<br /><br />Mayıs ayından bu yana devam eden diyet serüvenimde geldiğim nokta, toplam 19 kg ile hamilelik öncesinden bile bir miktar zayıfım. Tabi hala zayıf değilim ama en azından obezden fazla kiloluya, oradan da normale dönüş yaptım BMI hesabıyla. Eski kıyafetlerime girebiliyorum. Bir 5-6 kg daha verirsem kendimi iyi hissettiğim kiloya döneceğim. 2011 için hedeflerimden birisi bu.<br /><br />Ufaklık hızla büyüyor. Bilişsel gelişimini bilemem ama koşusal gelişimi müthiş. Ranzanın merdivenlerine dahi tırmanabiliyor kedi gibi. Kendisi minyon ama yapabildikleri büyük. Artık bu ay 2 kelimeli cümlelere başladı. Anne del, annane dit gibi...<br />Özledin mi sen beni annecim diye sorunca, öjjediiimmm diye öpmesi dünyalara bedel. Çok güzel öpücük konduruyor yanağa. Enteresan kelimeleri var. Unutmamak için yazıyorum. Kucağa, damda diyor. Kucağa almamı isteyince, gelip damda, damda diye bağırıyor.<br />Makarnaya, mandada<br />Mandaline, mandidi<br />Zeytine, dentin, (zeytin hastası, bu yaşına kadar ağzına zeytin koymayan ablasının tam zıddı)<br />Cacığa, cıcık<br />Ekmeğe, eeeemek<br />Süte, düt (hiç içmiyor bu arada, ne mama, ne süt ağzına koymuyor, emmeye devam, ama o da sadece geceleri)<br />Annemmm diyor bu aralar.<br />Ablasının miniş oyuncaklarının olduğu kutu için hep, aaa olmaz bunda küçük parçalar var diyorduk. Minişlerin adını parça olarak belledi, paaaca diyor onları isteyince.<br />Dünden beri, dooodum diyor doydum yani.<br />Labneden nefret ediyor artık, kaşar yiyor. Dadar diyerek.<br />Yumurta ağzına koymuyor.<br />Meyveyi püre değil, ayrı yiyor, parça parça.<br />Oyuncak bebekleri çok seviyor. Bebbek diye getiriyor.<br />Mandallar en favori oyuncaklarından biri, manday diye istiyor.<br />Seviyor musun sen beni diye soruyorum, ebet diyor.<br />Abada, ayakkabı demek.<br />Dışarı çıkarken aramızdaki diyalog,<br />- kızım dışarı çıkarken önce ne giyeriz?<br />+ mont (sondaki t harfini yumuşatarak)<br />- sonra ne giyeriz<br />+ abada<br />- sonra ne yaparız<br />+ atta<br /><br />İşten çok yorgun geliyorum bu aralar. Yorgun ve geç. Çok özlüyorum miniklerimi. Hafta sonları yetmiyor. Hele sabahları, ikisinin de tam gıdısını kokluyorum. Sıcacık, hafif ter kokulu, yumuşacık. O kadar zor geliyor ki onları arkamda bırakıp çıkmak, sarılıp uyumak istiyorum. Birlikte uyanmak sonra. Kahvaltı etmek. Karanlık, yağmurlu, puslu sabahlarda ışıklarını açtığımız sıcacık salonumuzda oynamak, miskinlik etmek...Neyse ki hafta sonlarımız var. Bu yoğunluk hep böyle gitmez elbet, işte de kaçamak yapabileceğim günler gelecek.<br /><br />2010 bitti. Büyük kızımla gelecek yıldan konuşuyorduk. “inşallah 2011 çok güzel geçer” dedim.<br />“anne 2010 da çok güzel geçti ki zaten” dedi bana. Gözlerim doldu. Böyle düşünmesi ne güzel. Hep mutlu ol böyle güzel kızım...<br />Bir sonraki yazımda 2011’den beklentilerimi yazacağım. Bundan sonra daha sık yazacağım.<br /><br /><br /> </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-65559373701315564812010-08-04T08:35:00.001-07:002010-08-04T08:35:48.677-07:00DAĞILDIM TOPLAYANIM YOK<div align="justify">Yine dağıldım.<br />1.5 hafta tatil yaptım. Buçuk nereden geldi diye soracak olursak, ufaklık ateşlendi. Ertesi hafta işe başlayacakken, ptesi-Salı da gidemedim, işte oradan geldi. 11 gün kuzularımlaydım. Denizin neredeyse içindeydim. Uyanır uyanmaz yüzümü denizde yüzerek yıkadım. Kızlarımla oynadım. Yedim, içtim, yüzdüm, uyudum, geceleri defalarca uyandım ama neyse! Yemekten sonra sahilde turladım, dondurma yedim her akşam. Bütün bunlara rağmen kilo almadım. Bedenim fazla değil ama ruhum çok dinlendi.<br />Sevdiklerimle olmak çok iyi geldi. 2 yıldır ruhume bu kadar iyi gelen bir tatil daha yapmamıştım. Annem de yanımdaydı. Tüm işlere ve kuzuların bakımına o destek vermese bu kadar da dinlenemezdim. İyi ki varsın anne!<br /><br />Sonra döndük işte yine kürkçü dükkanına. İzmir korkunç sıcak. Evde tamamen klimalı hayata geçmiş durumdayız. Bu ay elektrik faturamızı hayal edemiyorum.<br /><br />Küçük kuzumun doğumgününe sadece 2 gün kaldı. 2 gün!<br />Bitti işte, en zoru dediğimiz ilk 1 yılı bitti. İki çocuklu bir arkadaş, en zoru ilk yılı dediğinde, amanın nasıl geçecek diye paniklemiştim.<br />Geçti işte.<br />Küçük kuzum doğdu, ablası ilkokula başladı. Anne arada depresyona girdi, çıktı. Abla okula alıştı, ufaklık kolik oldu geçti. kış geldi, anne işe başladı. Bir bakıcı teyzemiz oldu. 1 hafta çalışan aboovv üzerime gustu eşşek sıpası diyen ilkini saymıyorum. Tek bakıcı ile bugünlere geldik şükür. İşte günler geldi, geçti. ben kendime hep belli kilometre taşları koyarım hayatımda. Uzun veya kısa vadede olabilir bu taşlar. Mesela ağustos ayı için, 3ünde eşimin doğumgünü, 6sında küçük kuzunun doğumgünü, 9’unda kutlaması, 28’inde bodruma gideceğiz...gibi, beklediğim özel tarihlerim var. Bu koyduğum hedefleri düşünmek beni motive eder. O günleri iple çekerim bir nevi. Bu sayede keyiflenirim.<br />Küçüğüm doğduğunda hep şunları hayal ediyordum: yılbaşında 5 aylık olacak...ablasının doğumgününde 7 aylık...ablasının bale gösterisinde 9 aylık...ablası karne alırken 10 aylık...sonra 6 ağustosta 1 yaşında!!!<br />Hepsi hızla geldi geçti işte. Bir yandan hüzünlüyüm. Taaa torunlarıma kadar bir bebeğin büyümesine tanıklık edemeyeceğim diye. Bir yandan da mutluyum en zor zamanları atlattık diye. Aslında en zor mu o da tartışılır gibi geliyor şimdi ya neyse!<br /><br />Şu sıralar, işyerinde konsantrasyon güçlüğü yaşıyorum. İş yapamıyorum resmen. İş performansımdan hiç memnun değilim. Tatil nedeniyle biriken işler var. Hiçbirini yapasım yok. Önceden fırtınalar estiren ben, eski performansımın %1’ini sergileyemiyorum. Hani bıraksalar bütün gün nurturia’da, internette takılacağım. Ama durum ciddileşmeden el atmalıyım. Çok dağılırsam toparlamam zor olacak.<br />Ah part time çalışma ahhh....Eminim ileride bu tür yasal haklar olacak. Ama biz yakalayamadık işte....Neyse elleşmeyin yaram derin modundayım yine...</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-12398722800573249862010-07-08T04:21:00.000-07:002010-07-08T04:32:55.935-07:0011.AY GERİDE KALIRKEN<a href="http://4.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/TDW2P2INkyI/AAAAAAAAADE/kj5vSL6avgo/s1600/IMG00256-20100630-2143.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5491495703992439586" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 240px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://4.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/TDW2P2INkyI/AAAAAAAAADE/kj5vSL6avgo/s320/IMG00256-20100630-2143.jpg" border="0" /></a><br /><div align="justify"></div><br /><div align="justify">Haftalar, aylar nasıl da geçmiş...<br />Ufaklığın doğumgününe 3 haneli rakamlar vardı derken, 28 gün kalmış.<br />Bugünleri hayal bile edemezken, yaşayıp geçiyorum farkında değilim...<br /><br />Büyük kızım karne aldı, hepsi pekiyi, gururlandık. Ancak okulun son haftası 7 gün boyunca düşmeyen ve sebebi bilinemeyen ateşi ile bizi çok korkuttu. Ateş düşürücü, duş, novalgine damla, herşeyi denedim. Son çare novalgine damla ile sadece 38,5’a düşürebildik. O da 1 saatliğine. Novalgine’i hayatında 3.kere kullanıyorum. Yarım saat duşta tuttuğum çocuğu, duştan çıkartınca ölçtüğümde gördüğüm değer 40,6! Önce kusma, sonraları ishal. 1 haftada 2 kilo verdi papatyam. Tüm tahlilleri sorunsuzdu. Sebebini bulamadık. Doktor yaz gribi dedi. Aman şükür geçti. şimdi tatilin verdiği hımbıllıkla verdiği kiloları geri alır tahminim! Karne hediyesi, bisiklet alalım diye motive etmeye çalıştım ama illa ki scooter istedi. Işıklı bir scooter aldık. Pek mutlu şimdilik. Bisiklet içimde uktedir. Annem düşerim diye bana aldırmamıştı. Evet, hiç bisikletim olmadı. Binmeyi de çok iyi bilmem. Arkadaşlarınkine binerken ne kadar öğrendiysem işte. Şimdi kızıma yalvardım ama yok, istemedi. Seneye belki fikri değişir.<br />Gitar çalma konusunda epeyce ilerledi. Öğretmeninden ve kurs yetkililerinden hep övgü dolu şeyler duyuyoruz. Bu çocuk sanatla ilgili bir alanda başarılı olacak tahminimce. Bir de gitar çalışma konusunda problem yapmasa. Yeni şeyler öğrenmek güzelmiş, ama pratik yapmak çok sıkıcıymış!<br /><br />Küçük kuzumda ise bir sürü yenilik var. 7 aylıkken ilk dişlerini çıkarmıştı. Şu anda 4 dişi var. 5 ve 6. dişleri zorlamaya başladı. Birkaç gün içinde sanırım onlar da gelecek.<br />10 aylıkken de yürümeye başladı. İlk haftalarda emekleme ile karışık yürüyordu. Şimdi emeklemeyi tamamen bıraktı. Pıtır pıtır yürüyerek dolaşıyor. Düşse bile doğrulup kalkabiliyor. Tabi yaramazlık seviyesi de hızla artıyor. Sürekli bir muzırlık peşinde. Saksıların dibini eşelemek, prizleri kurcalamak, dolap çekmece karıştırmak. Dün sabah iki eliyle orkide saksısının dibine dalmış, toprakları salonun köşesine saçmış, üstünü başını batırmış 2 dakika içinde. O kadar da sevimli ki, kızdığım zaman bile, şebek şebek sırıtıyor.<br />Gece uykuları hala düzene girmedi. Emmeye hala devam (şükürler olsun!) 2 saatte 1, bazen saat başı kalkıyorum. Ama emsin de razıyım modundayım şimdilik.<br />Hafta sonu ilk kez denize girdi. Tahmin ettiğimiz gibi bayıldı. Bir ağustos kızı olarak, çok mutlu oldu sudayken. şap şap elleriyle vurdu, neşeyle çığlıklar attı. Ablasını yüzerken görmek de olumlu yönde etkiledi sanırım. Bakalım inşallah keyifli deniz sefaları yaparız bu sene hep beraber...<br />Ayrıca artık bidi bidi konuşuyor. Fakat çoğunu anlamıyoruz!!!. Bulduğu herşeyi telefon gibi kulağına götürüp “Ayoaa annee” diyor. Tüm oyuncakları biliyor artık. Ablası ile kumanda kavgası yapmaya başladılar bile. Kendi oyuncaklarından ziyade, kumandalar, terlikler, gazeteler ve zararlı ne varsa onlarla oynamak istiyor. Al diyor, canı isterse anne, baba, abba diyor. Çok oyuncu, herşey oyun onun için. İşten döndüğümde bir yapışıyor bana. Paçamda geziyor sürekli. Özlüyor beni. Ah canımın içi...Ablası da o aylarda tuvaletin kapısında beklerdi beni. Bu minyatür de öyle oldu. Fiti fiti geziyor işte evin içinde hiç duru durağı yok. Dolayısıyla hiç de kilo alamadı 2 aydır. 11 aylık çocuk hala 9 kg. Zayıf, minyon bir tip olacak herhalde benim bu kızım. İştahı çok çok da kötü değil. Diş çıkarma dönemlerinde yemiyor, ama bu normal zaten. artık hareketlendiği için sanırım kilo alımı da durdu, neyse sağlıklı olsun da diyoruz veee takmıyoruzJ<br /><br />Bense diyete başladım. 9 kilo verdim. Daha da vereceğim çok kilo var. Yavaş veriyorum, emzirdiğim için kalorisi bol ve gevşek bir diyet yapıyorum. Yani fazla zorlanmıyorum. Tek zorluk, tatlıyı hayatımdan tamamen çıkarmış olmak. İsteyince oluyormuş. Eşimin dondurmasınan bir ısırık alıyorum çok canım çektiğinde. Herkesin cesaretlendiren sözleri bana gaz veriyor. Eylülde kızımın okulu açılırken eski hallerime dönmüş olmayı hedefliyorum. </div><div align="justify"><br />Önümüzdeki hafta tatile çıkıyoruz. Yıllık iznimden 1 hafta kullanıp döneceğim. Bir yazlık kiraladık, 3 sene önce de aynısını yapmıştık. Bakalım nasıl olacak?<br />Blog tutma işini yine boşladım her zamanki gibi. İş yoğunluğu, depresif günler vs vs derken...<br />Buraya not düşmek istedim işte olanları...</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-67881555678610862912010-05-06T05:49:00.000-07:002010-05-06T06:00:07.980-07:00NEHİR İYİLEŞECEK<div align="justify"><a href="http://acalya.blogspot.com/2010/05/tum-anneler-birlesin.html">http://acalya.blogspot.com/2010/05/tum-anneler-birlesin.html</a></div><div align="justify"> </div><div align="justify">Bloğunu yeni yeni takip etmeye başladığım Açalya'nın başlattığı bu harekete tüm kalbimle destek veriyorum. Bu kadar da güzel yazılamazdı herhalde, ellerine sağlık...</div><div align="justify"> </div><div align="justify">Nehir'in annesinin bloğunu arada ziyaret eder, nasıl gidiyor bakardım. Uzun süredir girmemişim demek, son gelişmelerden haberdar değildim. Herşey yolunda sanıyordum. </div><div align="justify"> </div><div align="justify">Bu linki, Hülya üye olduğumuz mail grubuyla paylaştı. Ben de eşe, dosta yolladım. Facebook'ta yayınladım. Eşime de göndermiştim. Aradı, "Gerçekten böyle bir hediye ister misin" diye sordu. Bunun anlamı "2-3 gün sonra bana parfüm, kolye, yüzük, giysi, vs bok püsür almadım diye kapris yapar mısın?" Zavallı kocacım...İyi korkutmuşum gözünü...</div><div align="justify">Karınca kararınca, Nehir için yardımımızı yaptık. Herhalde hayatım boyunca unutmayacağım, hayatımın en anlamlı hediyelerinden biri oldu. Gözyaşlarımı zor tutuyorum düşündükçe, annesinin bloğunu okudukça.</div><div align="justify">İnşallah, inşallah başarı hikayelerini okuyacağız. Güzel haberler alacağız.</div><div align="justify">Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun...Nehir'in annesinin hayalleri de gerçek olsun. Nehircik çok iyi, çok sağlıklı olsun...</div><div align="justify"> </div><div align="justify"> </div><div align="justify"> </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-61851495307674361892010-04-29T01:56:00.001-07:002010-04-29T01:58:09.594-07:002 Çocuklu Annenin Tespitlerine Gel<div align="justify"><a href="http://hulyanintunasi.blogspot.com/">Hülyacım</a> sobelemiş, bu sobe işini sallarsam sonra unutuyorum, içime dert oluyor, hemen yazayım. 2 çocuklu ve de yaşını başını almış biri olarak pek bir ahkam kesesim var fakat büyük kızımla küçük kızımın tipleri hariç, hemen herşeyleri birbirinin zıddı. Bu da tespit yapabilmemi çok zorlaştırıyor aslında.<br /><br />- Anne sütü konusunda hülyaya katılıyorum. Emmek için uyanan ve uyandığında emzirilen bebeklerin deliksiz uyku olayı bence de zor. Özellikle 6.aydan sonra mıkırdandığında emzirmezsen belki olabilir. Ama ben, zaten sadece uykuda memeyi alıyor diye, her mık mıkında memeyi ağzına tıktığım için, deliksiz uyku yok. Zavallı tracy hogg mezarında ters dönüyordur herhalde...Sen o kadar kitap al oku, sonra ne deniyorsa tersini yap. Ne yapalım, ömrümüzden birkaç ay, hatta 1 sene feda olsun. Valla anne sütü alsın diye gecelerdir zombi gibi geziyorum. Emerek uyutuyorum, geceleri de emziriyorum. Ama bak bu sayede 9.ayı da tamamlattım neredeyse, şükürler olsun. Ben bu kadar uğraşmasam şimdiye anne sütü olayımız bitmişti.<br />- Özellikle ayaklanan, sıralamaya başlayan bebeklerin gece uykusunda bozulma oluyor. Gündüzki hareketliliğin getirdiği birşey mi, yeni keşiflerin bilinçaltında yarattığı heyecan mıdır bilmem, bu aylarda uzun süren uykusuzluk, gece sık uyanıp anne babayı deli etme durumları oluyor. (9 ve 10. aylar yani, hülyaya burada da katılıyorum)<br />- Çocukla bıcır bıcır sürekli konuşur, büyük insanmışçasına herşeyi anlatırsan çocuk erken konuşuyor. Büyük kızım 1.5 yaşında 2-3 kelimeli cümleler kuruyordu. (şimdi 7 yaşında, geçen Harward’tan aradılar, kızınız gelsin bizde okusun deyu, hemen süperanne moduna girmişim bakıyorum) şaka bir yana konuşma gelişimi için, sürekli konuşmak şart. Bakıcısı sessiz sakin olan çocukların daha geç konuştuğuna şahit oldum. Bizimki 2 yaşında değildi “şakıy şakıy yaamuy yaaayo” demişti.<br />- Tuvalet eğitimde, vakti geldiyse yani çocuktan gelen sinyalleri iyi gözlersen sorun 1 haftada halloluyor. 1 haftadan uzun süren eğitimlerde daha zamanın gelmemiş olduğuna inanıyorum.<br />- Çocuğuna aşırı verici, her dediğini yapan, herşeyin çocuğunun hakkı olduğunu düşünen, yumuşak ebeveynlerin çocuğu şiddete meyilli oluyor, diğer çocuklara vuruyor. (bizim 1 numara yıllarca arkadaşlarından sopa yedi, ezik olacak bu çocuk, sünepe olacak, herkes itip kakacak diye yıllarca dertlendim, şimdi çenesiyle çözüyor işi)<br />- İkinci çocuktan sonra kilolar daha zor veriliyor. Ayrıca doğum sonrası aynı kiloya insen dahi sırtın bile genişliyor sanki. Daha iri kıyım duruyorsun. Gömleklerin önü kapanmaz oluyor.<br />- Anne sütü arttıran mucizevi gıda diye birşey yok. Herşey bebeğin ihtiyaçlarına göre ayarlanıyor. Annenin ruhsal durumu da süt için çok etkili. Tatlıya abanırsan süt çok az bir miktar artıyor ama öyle dramatik bir artış değil. Ben diyeyim 10 sen de 20 cc.<br />- İkinci çocuğu da emzirdikten sonra, göğüsler göbeğe doğru meyil vermeye başlıyor. Estetik şart mı ne?<br />- Eğer anne bir konuda çocuğun çok üstüne düşüyorsa, o konuda mutlaka kronik bir sorun başgösteriyor. Örnek: yemek problemi. Çocuk annenin bu konudaki zaafını çok çabuk keşfediyor ve kullanıyor.<br />- İkinci çocuk hafif büyüyüp, sevimli hale geldiğinde, iletişime geçtiğinde,etraftan da ilgi görmeye başladığında, birincilerde kardeş kıskançlığı başlıyor. Kardeşe iyi hazırlanan çocuklarda bu dönem daha az hasarla geçiyor.<br />- İki çocuk arasında en az 4 yaş varsa kıskançlıkla başetmek daha kolay oluyor.<br /><br />Aklıma şimdilik bu kadar geldi. Kimseyi mimlemedim. Arzu eden herkes yazsın, biz de okuyalım...<br /> </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-12712288226040414522010-04-20T05:44:00.000-07:002010-04-20T05:53:54.347-07:00SIKILDIM<div align="justify">Öküzlerle aynı ortamda çalışmaktan,<br />Ortam gerilmesin diye uğraşmaktan,</div><div align="justify">Hatta çalışmaktan,<br />SIKILDIM BEN...</div><div align="justify"><br />Her sabah en tatlı saatlerinde bebeğimi, bakıcısının kucağında, altta iki minicik dişiyle gülümserken bırakıp çıkıyorum evden.<br />Arabaya binip, dünya kadar yol geliyorum. Her duyanın “neee, her gün o kadar yol mu gidiyorsun çalışmak için diye hayret!!!” naraları attığı kadar uzak bir yerde çalışıyorum.<br />Ben buralardayken kızım okuldan geliyor. Annem karşılıyor. Ödevlerini yaptırıyor.<br />Ben akşamın kör vakti evime kavuşabildiğimde, uyku öncesi taş çatlasa 2-3 saatimiz kalıyor. 9 gibi büyük yatıyor, 10 gibi ufaklıkla ben.<br />Kızımla oyun oynamaya vaktimiz kalmıyor. Zira yemek ye, ufaklığı doyur derken büyüğün yatma vakti geliyor.<br />Sağolsun yemek için oturttuğumda ağzını açıp, yiyip bitiren bir çocuğum hiç olmadığından, ufaklığa yemek yedirmek zaten bütün vaktimi alıyor. Kuş uçtu, daha dün annemizin, aaa bak burada ne varmış...kalan son enerji kırıntımı da bu seansta harcadıktan sonra, bazen kendimi duşa sürüklemem gerekiyor. Saçlarımı kurutmaya bile üşendiğim için gidip kısacık kestirmeyi düşünüyorum.<br />Diş fırçala, ufaklığı yıka, giydir, zart zurt, yatma vakti geliyor. Onunla bir ben de devriliyorum.<br />Eşimle bazen günlerce evde iki çift laf edemiyoruz.<br />Elime bir kitap alıp okumayalı ne kadar zaman geçti bilmiyorum.<br />Saçlarımın boyası gelip geçiyor, varoş kadınları gibi dipler iyice çıkıyor, millet uyarıyor da, ancak o zaman vakit ayırabiliyorum.<br />Uykusuzluktan hiç bahsetmeyeyim. Öğle yemeğinden sonra başım klavyeye düşüyor zor tutuyorum.<br />Bütün bunlar varken, hiç olmazsa işyerinde sıkılmasam, uğraşmasam, yorulmasam...olmaz mı?<br />35 yaşıma gelmiş de olsam, söz geçiremediğim bir özelliğim var. Gerilimden hoşlanmıyorum. </div><div align="justify"> </div><div align="justify">Münakaşayı sevmiyorum. Kavgadan kaçıyorum. Karşı taraf çok üstüme gelmedikçe, alttan alıp, ortamı yumuşatıp, espriyle, neşeyle geçiştiriyorum. Ne kadar güzel bir meziyet gibi dursa da, artık beni yorduğunu farkettim. Dahası sonradan içlenmeye başladım. “Bu kadar damarıma basmış, ben yine de salağa yattım, ağzının payını veremedim” der oldum. Şimdilerde işyerinde böyle bir vaka var. Son dönemde her dediğimi k.çndan anlayan, hödük hödük cevaplar veren bir tip var. Bu cevaplara gülüp geçerek, espri yaparak, sesindeki gerilimi görmezden gelerek, büyüklük yaparak savuşturduğumu sanıyordum bugüne kadar. Pozisyon olarak aynı durumda olmadığımız için, abla misali, "canım, sen beni ne kadar gersen de, seninle bir olmam ben, sen kendi edepsizliğinle kal" dercesine espriyle, hatta sevimlilikle geçiştirmeye çalışıyorum. Ama yok anlamıyor. Ben böyle yaptıkça öküzlüğün dozu artıyor. Ben de bayramlık ağzımı açmak istemiyorum. Zira patlarsam fena patlıyorum maalesef bu kadar birikim üstüne. benimki de doğru değil, ilk sivriliğinde ağzının payını versem bu raddelere gelmeyecektik. Hadi yanlış anlamışımdır, hadi öküzlüğüne ver, hadi bak sadece sana değil herkese öyle, hadi boşver diye diye bardak ağzına kadar doldu sanırım.</div><div align="justify"><br />Bir sürü bedel ödeyip geldiğim bu çalışma ortamında, bir de bu salak şahsiyetle uğraşmayı hiç istemiyorum...</div><div align="justify"> </div><div align="justify">Tüm dünyası işten ibaret olan tipler vardır. Başkaca hayatları yoktur. Sabahın köründe gelip, gecenin yarısı dönerler. Hafta sonları bile işe gelirler. Acırım, dışarıda bekleyen hayat bu kadar sıkıcı demek onlar için diye. Hiçbir sosyal çevreleri yoktur. Bu da onlardan işte. Yakında çocuğu olacak ama belki o zaman bir ışık yanar diye bekliyorum.</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-82037231815783800912010-04-16T06:25:00.001-07:002010-04-16T06:29:00.867-07:00NEDEN İKİNCİ ÇOCUK?<a href="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/S8hldNQu2XI/AAAAAAAAAC8/smDK3-edzFs/s1600/sisters.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5460726100637178226" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 295px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/S8hldNQu2XI/AAAAAAAAAC8/smDK3-edzFs/s320/sisters.JPG" border="0" /></a><br /><br /><div></div><br /><br /><div align="justify">Özgür anne sormuş kaç çocuk yapmalı diye...<br />Benim de zaten iki çocuklu hayat üzerine yazasım vardı iyi denk geldi.<br />Fotoğrafta vaktinde OİP’in dalga geçtiği gibi şekil yaptım. Parçaları birleştiren çocukların resmini görür...<br />Şimdi efendim, önce kendi çocukluğumdan başlamam gerek izninle günlük.<br />Ben tek çocuğum, kardeşsizim. Haliyle bu konuda birşeyler diyebilesim var. Hayatım boyunca hep ama hep kardeş özlemi çektim. Kendimi bildim bileli kardeş istedim.<br /><br />Küçükken evde oyun arkadaşı olmamasıydı beni üzen. Çoğu arkadaşımın ablası ya da abisi vardı. Ben yalnızdım. Hem sonra geceleri odada yalnız uyumaya korkuyordum. Sırf bu korkum yüzünden, odada bir nefes daha olsun diye, geceleri kanaryamın kafesini getirip kendi odama taşırdım. Annem kızardı tüyleri saçtın her tarafa diye. Ne komik, acıdım kendime buradan bakınca. Kardeş işte bu yüzden önemliydi, hem evde canım sıkılmayacaktı, hem geceleri korkmadan uyuyabilecektim, hem ben de herkes gibi kardeş sahibi olmuş olacaktım. Bu kadar yalındı düşüncelerim. Tam bir çocuğa yaraşır cinsten.<br />Muhtemelen kızım da geçen sene, benzer sebeplerle kardeş de kardeş diye tutturmuştu.<br /><br />Annemin bir sağlık sorunu nedeniyle başka kardeşim olmadı. Hiç arkadaşsız kalmadım, çok dostum, arkadaşım oldu. kuzenlerim vardı. Çoğu ile kardeş kadar yakın olsak da kardeş gibi olamadık, olamayız da...Bu benim düşüncem, kardeşi olmayıp da yaşadığı hayattan hep çok memnun olan, eksikliğini ben hissetmedim diyen arkadaşlarım da var.<br /><br />Büyüdükçe evde bir dert ortağı aradım ben. Özellikle ergenliğin o buhranlı günlerinde, arkadaşlarıma bakıyordum da, hep ablalar-abiler arada bariyer oluyordu. Daha az hasarla atlatıyorlardı bu dönemi. Kardeşi olanlar da en azından anne-babaya karşı, evde zaman zaman tek vücut olabilme avantajına sahiptiler. Bense hep tek başıma geçtim o yollardan. Hiçbir zaman anlaşıldığımı hissetmedim. O yalnızlık duygusu hiç peşimi bırakmadı. Annemle babam yeri geldiğinde nasıl da birlik olup bana karşı durabiliyorlardı. Benimse yanımda kimsem yoktu destek olacak. Birçok arkadaşımın annesi dengeleri sağlardı evde. Benimki ise bunu hiçbir zaman yapamadı. Ortaokuldayken bir arkadaşın anket defterine yazdıklarımı okuduğunda, gelip benimle konuşmak yerine, gidip babama da okutmuştu mesela. Sonra gelsin fırçalar, yasaklar. İşte bunun gibi nedenlerle kendimi hep yalnız hissettim. Ama yanlış anlaşılmasın, hep sevildiğimi hissettirdiler bana. Sevgi eksikliği değildi derdim. Ama daha da çoğunu istiyordum. Bana aldıklarının yarısına, hatta 3’te birine razıydım. Zaten iki öğretmen maaşı ile öyle bollum bollum bir hayatımız olmadı ama bunun bile yarısı kabulümdü.<br /><br />Evlendikten sonra ne olduysa, annem ve babamın evliliği çatırdamaya başladı. Çok gergin günler geçirdik. Tek çocuk olarak çok arada kaldım, çok yıprandım. İstemeden eşim de dahil oldu olaylara. Paylaşacak başka kimsem yoktu. Ama o da olaylara dahil oldukça, bir süre sonra benim üzüntümden dolayı, onlara kızmaya başlıyordu. Arada çok ince bir çizgi var. Derdimi paylaşayım derken, eşimle ailemin arasını bozmak da vardı. Birkaç sene içinde boşandılar.<br /><br />Sonrası ayrı bir can sıkıcı periyot zaten. hiç girmiyorum. Yine seneler boyu lanet ettim kardeşsizliğime.<br /><br />Derken 2008’de babam aniden rahatsızlandı ve hastaneye düştü. 4 ay ömrümden ömür tüketen günler yaşadım. O dönemde onun yanında kardeşleri vardı. Neredeyse son nefesine kadar ablası başucundaydı. Ben akşama kadar çalışıp, sonra hastaneye uğrayıp, ihtiyaçlarını karşılayıp, bitap bir şekilde eve geliyordum. Fiziksel yorgunluktan ziyade, onun gözümün önünde eriyip bitmesini izlemek tüketti beni. Yine yalnızdım. Yine benim hissettiklerimi anlayacak, paylaşacak, benim gibi hissedecek biri yoktu. Yine eşim büyük destekçimdi. Ama kardeş başka, başka olmalı en azından. Yaşamadığım için bilmiyorum kardeş nasıl birşeydir. Ben hep öyle hayal ettim. Birçok arkadaşım, sen böyle çırpınırken, herşeye kayıtsız kalan, hastaneye bile uğramayan bir kardeşinin olmasındansa, olmaması daha iyidir dedi, yaşadıkları örneklerden dem vurarak. Ben öyle olacağını sanmıyorum, olmazdı. Benim diğer yarım gibi olurdu bence...neyse...<br /><br />O 4 ayın sonunda babamı kaybettik. Ben işte o dönemde kararımı verdim. Kızımın kardeşi olmalı dedim. O günlere kadar, kesinlikle niyetim yoktu bir çocuk daha doğurmaya.<br />Babam edebiyat öğretmeniydi. Kardeş sözcüğünün, karındaş kelimesinden geldiğini söylemişti bir gün. Karındaş, aynı karnı paylaşan kişiler yani. Kızımın da aynı karnı paylaştığı, onu çok seven, bu dünyada katıksız güven duyabileceği bir kişisi daha olsun dedim. Hem yaşadıklarımı düşündüm. İnşallah onlar böyle şeylerle uğraşmaz ama, olur da kötü bir durumla karşılaşırlarsa, birbirlerine sarılabilsinler dedim...<br /><br />Kızımı büyütürken, ikinci çocuk fikrine o kadar uzakmışım ki, pusetini, kıyafetlerini, oyuncaklarını, herşeyini dağıtmışım birilerine. Hiçbirşeyini saklamamışım. Oysa bakıyorum, şimdi ikinciyi zinhar düşünmüyorum diyen arkadaşlar bile vermiyorlar böyle pahada ağır şeyleri sağa sola. Demek niyet var kafada bir yerlerde. Oradan anlıyorum.<br /><br />Babamı kaybettikten sonra hayat elbette yine aynı akışıyla devam etti. 5 ay sonra ise, sürpriz bir şekilde hamile kaldığımı öğrendim. İnanamadım. Başta çok üzüldüm itiraf ediyorum. Aldırmayı bile düşündüm. Bir kere, hamileliğin son dönemleri izmirin nefret sıcaklarına denk gelecekti. Üstelik bebek doğduktan 1.5 ay sonra kızım ilkokul 1’ e başlayacaktı. Hayatının en önemli dönüm noktalarından birinde, evde viyk viyk bir kardeş olacaktı. Onunla gerektiği kadar ilgilenemeyecektik. Sonra kararım aklıma geldi. Demek ki uygun zaman bu zamanmış dedim ve doğurmaya karar verdim.<br /><br />Hamileyken neler yaşadığımı ve doğum sonrası 8 ayın nasıl geçtiğini bir sonraki yazıma bıraktım... </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-33310795695394204842010-02-03T07:33:00.000-08:002010-02-03T07:35:42.478-08:00Şubatın İlk Yazısı<a href="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/S2mXn1zSGDI/AAAAAAAAACs/zanZtytzlnQ/s1600-h/DSCN1619.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5434041136112080946" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/S2mXn1zSGDI/AAAAAAAAACs/zanZtytzlnQ/s320/DSCN1619.JPG" border="0" /></a><br /><div align="justify"></div><br /><div align="justify">Küçük kızım biraz hasta. Doktor bricanyl verdi. Önce 2 gün hafif ateş, arkasından geniz arkası akıntısına çevirdi. Eller sürekli ağızda. Ama kabarıklık, kızarma yok. İçeriden sürüyor herhalde dişler. Büyük kızımın da aylarca sıkıntısı sürmüş ancak dişler 12.ayda çıkmıştı. Ben keyifsizdim geçen hafta benden geçti kesin. Annem de keyifsiz yazık...Benim rahatsızlığım yüzünden Hülyalara gidemedik. Üzgünüz. Bir dahaki sefere. Arca da hastaymış azıcık. Gitmiş olsaydım kendimden bilecektim bak...<br /><br />Büyük kızım karne aldı. Hepsi Pekiyi. Klasik 1. sınıf karnesi. Mutluyuz, gururluyuz. Şu anda babaannesinde... Yarım metre kar olan bir yerde...”Bugün hayatımın en mutlu günü” deyip kartopu oynuyormuş. Haklı kuzum. Buralara kar yağmaz ki hiç. Soğuk olur, ayaz olur ancak. Öyle özledim ki, içim daralıyor akşam eve giderken. Ev bomboş gibi. Halbuki ufaklık da az şamatacı değil. Ablası gibi gür sesli olacak maymun. Bir carlıyor bazen kulağımın dibinde, sağır oluyorum kısa süreli.<br /><br />Ufaklığın geçen ayki doktor kontrolünü yazamamıştım. 500gr almış yine istikrarlı kızım benim. Kilomuz 6790 idi. Çirozum...Muhallebiye devam ettik bu ay. Doktorumuz çorba, yoğurt, meyve başlayabilirsin dediği halde hemen başlamadım. Dolap süt dolu. Anne sütü varken onu alsın dedim. Sütüm de kilo aldırmıyor çocuğa, nasıl iştir anlamadım ama takmıyorum artık (külliyen yalan). Eskisi kadar takmıyorum diyelim hadi. Kiloları ben aldım çocuğum yerine. Ben devanası gibiyim, kızım küçücük anahtarlık gibi. Görenler kesin dalga geçiyordur. Özgüven sorunlarım başgösterdi yine...bu çocuğun da yapısı böyledir belki. Hani bazı insanlar vardır, manyak gibi yer ama incecik kalır. Belki onlardandır. Yoksa sütün kalorisi ile ilgili bir sorun olacağını sanmıyorum. Eskiler derler ya, sütün yaramıyor kızım...var mı ki böyle birşey? Aman alması gerekenin alt sınırını alıyor, buna da şükür...<br /><br />Bu hafta sonu ilk sebze çorbamızı tattık. Ben salak gibi ilk çorbasına sormadan etmeden yerelması koydum. Tuna’nın Hülyası uyardı da, doktoru aramayı akıl ettim. Meğer alerjen olabilirmiş, daha erkenmiş. Güya tecrübeli anneyim. Çorbayı, Allah nazarlardan saklasın yalana yalana yedi. Sütlü pirinçliyi ittire kaktıra yediriyoruz. Tatlı sevmeyecek, tuzlu sevecek galiba bu kız. Kime çekti bilmem. Ben tatlı delisi biriyimdir. Aman sevmesin ne güzel...<br /><br />Ayaklar tam gaz çırpılıyor, sanki uçuşa geçecek. Artık her iki tarafa dönebiliyor. Sola, sağa. Yüzükoyundan sırtüstüne de dönüyor ama biraz uğraşıyor. Emekleme hazırlıklarına başladı. Solucan gibi kafa yerde, popo havada sürünerek hedefine ulaşabiliyor. Bir gövdeyi de kaldırmayı öğrense tamam emekleme işi. Elinden sevdiği birşeyi aldığınızda, tam kucağa alacak gibi yapıp almadığınızda yaygarayı basıyor.<br /><br />Ayakların ikisini de ağzına götürüp cuk cuk emiyor. Acaip hareketli bir çocuk. Ondan et tutmuyor :) (kandırma kendiniiiii)<br /><br />Sütü soğuk sevmiyor, azıcık soğusun biberona kafa çeviriyor. Ee kızım anne memesi gibi kalibre değil işte biberon ısıtıcı ne yapalım, bulduğunla idare et azıcık. Sütü seven kamyoncu seni...<br /><br />Ablasına hasta, ama tam anlamıyla hasta. Sürekli sırıtarak onu izliyor. En çok ona kahkahalarla gülüyor. Tam bir abla fanatiği yetişiyor. Abla da mest tabii bu arada.<br /><br />Büyük kuzumu özledim. 3 gün sonra ufaklık 6 aylık oluyor. İşyerinde günlerim yoğun geçiyor.<br /><br />2010’un ilk ayını devirdik bile. Mart itibariyle diyetisyene başlıyorum. Bu da böyle biline. </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-55292409005891666432009-12-22T04:25:00.000-08:002009-12-22T04:40:51.409-08:00Kısa, kısa, kısa<a href="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/SzC7ADnGSAI/AAAAAAAAACQ/XhqdoxPDS4o/s1600-h/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC075.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5418035961370396674" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/SzC7ADnGSAI/AAAAAAAAACQ/XhqdoxPDS4o/s320/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC075.jpg" border="0" /></a> <div align="justify">- Araba kullanırken, mesela 120 ile sol şeritte gidiyorum diyelim, sağ şeritte de bi dolu ağır vasıta sıralanmış. Yokuş çıkıyoruz. Arkamdan bi tane araba gelip, afedersiniz .ıçımın dibine kadar yaklaşıyor. Başlıyor selektör yapmaya. Ay deliriyorum o zaman. Napayım, tırların altına mı, önüne mi atayım kendimi. Az bekle, 3 saniye içinde yol vericem sana. Ama sinirim tutuyor, kamyonu geçsem bile vermiyorum bazen yol. Bu arkadaki salak selektörleri şakır şakır gözüme gözüme şaklatıp, sonra sinir olup, roaaaaarrrr şeklinde bir homurtu ile sağ şeritten basıp gidiyor, muhtemelen bana da küfrediyor o da ayrı...Bunu yapan erkeklerin tamamının iktidarsızlık sorunu yaşadığına %100 eminim desem inanır mısın sevgili günnük? Hele böyle panelvan, kamyonet ya da minibüs tipi bir araçsa, farları yüksek kalıyor benim arabama göre. Vallahi billahi timsaha benzetiyorum o anda dikiz aynasından bakınca. Sanki döt döte ilerliyoruz bi timsahla, öyle bi his...Ama bazıları efendi efendi, takip mesafesini koruyarak bekliyor. Yol açılınca çekiyorum sağa. Hani ben de 50-60 ile sol şeritte seyretmiyorum. Ama bi audi, bi volvo, bi 4X4 ile yarışamam elbette...<br />- Yine aynı manzara. Ama uzun zamandır gidip geldiğim için yolda radar olduğunu biliyorum. Sol şeritte yavaş gidiyorum bu kez hakikaten. Arkamdaki yine yol istiyor. Hemmmen sağa çekip geçmesine izin veriyorum. Kendisine az ilerideki polis kontrolünde, polise dil dökerken bay bay yapıyorum sonra. Hehehheheh...</div><div align="justify">- Uzun yol şöförü gibi oldum, yol hikayelerim var artık resmen...<br />- Temizlikçim artık işi iyice savsakladı. Salonda zaten topu topu 2 fotoğraf çerçevesi, 2 tane de mumluk var. Onları bari kaldır da rafın tozunu öyle al be kadın. Bezi etrafından geçirme. Arkalarında yazı yazacak kadar toz kalıyor. Lavabolar desen ona keza. Artık evim cumaları temizlik kokmuyor. 8 yıldır geliyor, iyice yavşadı ilişkimiz. Derhal gözden geçirilmesi gerek...<br />- Bugün süt sağdığım poşet patlak çıktı. Ben geç farkettiğim için 20 cc sütüm boşa aktı. Çok sinir oldum çoook...firmaya mail attım, hiçbirşey çıkacağını sanmam ya neyse. İlk kızımda avent poşetler vardı, onda aynı şey başıma gelmişti. Firmaya mail attığımda hemen yeni bir kutu poşet, mama önlüğü vsden oluşan bi hediye seti göndermişlerdi...poşetin bir kutusu 35.6 tl hiç fena olmaz birkaç kutu yollasalar gönlümü almak babından ama nerdeeeee....<br />- küçük kuzumun gözündeki iltihap devam...bugün göz doktoruna gittik. Farklı bir tedavi ve masaj yöntemi önerdi. 1 ay sonra geçmezse basınçlı su ile açmaya çalışacaklar. Yine geçmezse operasyon olabilir. Gözyaşı kanallarında tıkanıklık varmış.<br />- Bir önceki hafta sonu çok güzeldi. Önce dostlarla brunch, küçük kuzuyu da aldım gittim. Orada tüm şirinliği üstündeydi. Sonra büyük kızın arkadaşının doğumgünü. Küçüğü anneme gazlayıp büyüğü alıp gittim. Annelerle tıkınıp lafladık. Pek eğlendim.<br />- Kuzumanım muhallebiye bayılıyor. Dün azıcık elma suyu da tattırdık. Şlap şlap yalanıyor. Meme konusunda da ehh işte, aynı şekil ittire kaktıra devam. Allah’ım şu 6 ayı bir tamamlasam o kadar dert etmeyeceğim. Anne sütünü arttırayım diye yemediğim şey hakikaten kalmadı. Nefret ettiğim ciğeri de yemeye başladım ya, kendimi alkışlıyorum...<br />- Çok şişmanım. Fil tabiri benim yanımda küçük kalır. Yine faik sönmezden giyinmeye başladım. Rüyamda sürekli kocamın beni jimnastikçi kızlarla falan aldattığını görüyorum. Sapık mıyım neyim. Eşim “tam erkek fantezisi olacak rüyalar görüyosun, manyak mısın sen” diyor. Harbiden manyak mıyım, hadi aldattığını göreyim de, jimnastikçi kız diye bir detayı neden zihnim ekliyor bu rüyaya? Freud olsa ne derdi acep?</div><div align="justify">- Büyük maymunyes, kıskançlıklara başladı. dün akşam açık açık sordum. "Evet anne, kardeşimi kıskanıyorum, çünkü sen ona çok vakit ayırıyorsun" dedi. Ben de "evet haklısın, ben olsam ben de kıskanırdım, seni çok iyi anlıyorum" dedim. Yıllar önce gittiğimiz psikolog kadın böyle dememizi tembihlemişti. Çocuğa "aaa kıskanacak ne var, seni de seviyorum" demek yerine, seni anlıyorum demek lazımmış. Bu her konu için geçerli. Mesela "bunda ağlayacak ne var, hiç ağlanır mı" deriz hep genelde tepki olarak. çok yanlışmış. Çocukta "kimse beni anlamıyor, çok yalnızım" hissini güçlendirir, daha da kötü hissetmesine neden olurmuş. Oysa "seni anlıyorum, ben de öyle hissederdim" dersen, anlaşıldığını görür, kendini daha çok açar, dinler ve de daha kolay ikna edilebilirmiş. Ben de çocukluğuma dair birkaç şey anlattım. Bende kardeş olmadığından, kuzenlerimi kıskandığıma dair anlattığım şeyleri inandırıcı bulmadı. "Onlar gece sizin evde kalmıyormuş ki" dedi kestirdi attı...Kardeşinin beslenme ve birçok temel ihtiyacı için bana ihtiyacı olduğunu, kendisinin de böyle büyüdüğünü söyleyince, "neden anne sütü alması gerekiyormuş, mama da içebilir" dedi sıpa. ama genelde çok sevecen ve müşfik, kardeşine karşı. Etrafta gördüğüm birçok çocuğa göre çok daha iyi atlatıyor bu dönemi sarı kuzum benim...<br />- Yeliz senin mimin hala aklımda, söz valla cevaplayacağım. Ciddiye almadım sanma oldu mu şeker?<br />- Yılbaşı geliyor, derhal bi bilanço yapmak, yeni kararlar almak gerek :) 2009 bana neler getirdin böyle, 2010 senden bunnarı bunnarı bekliyom...türünde bi yazı yazasım var...<br />- Uykusuzum, küçük kuzu uyku düşmanı. Ama şikayetçi miyim, çok değil aslında. Gece uykuda da olsa emsin de, razıyım...<br />- Özgür annenin elasının doğumgünü geliyor. Hiç unutmuyorum bloğuna sayaç koymuştu. Elanın doğumgününe kaç gün kaldığını gösteriyordu. 253 günü falan görünce oooy daha ne çok var, nasıl hevesle bekliyordur şimdi diye düşünmüştüm..Şimdi ben hesapladım, bizim kuzukulağın doğumgününe 226 gün varmış. Büyük maymununkine 68 gün. Hep büyüğün doğumgününde küçük 7 aylık olacak diye seviniyordum. O günlere de az kaldı şükür...<br />- Şimdilik burada kesiyorum. Aslında bi yazasım var, bi yazasım var...<br /><br />Not: Fotoğrafı araba kullanırken çekmedim. Sağ koltuktaydım :) </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-29615243853002174012009-12-10T07:05:00.000-08:002009-12-10T07:06:15.854-08:00DANGOZUM, DANGOZSUN, DANGOZ<div align="justify">Adama dedim ki:<br />Benim 20 dakika serbest zamana ihtiyacım var. Biliyorsun bebeğim var 4aylık. Onu emziriyorum ben...<br />Derken lafı ağzımdan aldı.<br />“Oooo, you can do, I dont want to see it...” (Aman aman yapabilirsin tabi, hiç görmek istemiyorum bu manzarayı gibi bi anlam çıkıyor söyleyiş tarzından)<br /><br />Allllaaam bütün dangozlar beni mi buluyor? Sanırsın şlak diye memeyi çıkartıp yanında emzirecem. Hayır işin garibi ortada bebek yok birader farkında mısın? Bi dur, bi dinle, bişey izah etmeye çalışıyoruz burada...</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-51993288483591284202009-12-08T00:58:00.000-08:002009-12-08T01:06:40.530-08:00BİN ATLI O GÜN AYGIRLAR GİBİ ŞENDİK<a href="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/Sx4W0KQsKGI/AAAAAAAAACI/zxwzWFEEQaA/s1600-h/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC058.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5412788887509280866" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/Sx4W0KQsKGI/AAAAAAAAACI/zxwzWFEEQaA/s320/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC058.jpg" border="0" /></a> "Poğaçaya geeeeeel, sıcacık yeni çıktı fırından"<br /><div align="justify"><br /> </div><br /><div align="justify"><br />Sevgili günnnüüük...<br />Nasıl oldu anlamadım, ammaa hayatımda değişen hiiç bişey olmamasına rağmen, benim terellelilerin bir kısmı kayboldu. Hani bakıyorum ne değişti, ne oldu. tek değişen yaşım anasını satayım. 35te keramet mi vardı da erdim birden? Hani bebekler bazen 40’ı çıkınca mucizevi bi şekilde değişir ya, o hesap. Ben de 35’inde insan-ı kamil mi oldum nedir???<br /><br />Misal eskiden, önceki günden 10cc eksik süt sağınca, “böhü sütüm bitti, çocuğum kof mama çocuğu olacak” diye dertlenir, ağlar, tosur tosur burnumdan solurdum. Şimdi bakıyorum, sağabildiğimi sağıyorum. Amaaan diyorum, buna da şükür, doymazsa kalanını mama içer. (bu arada ilk örneği süt ile alakalı bi konudan vermem, ne kadar değiştiğim konusunda şüpheler uyandırmıyor değil)<br /><br />Bir başka misal eskiden çocuğun kilosuna takardım kafayı. “Ah ulan ah yine az kilo almış. Besleyemiyorum ben bu çocuğu” diye günlerce zırıldardım. Bu ay rekor kırmış, 440gr almış yavrım. Şimdiye kadarki en kötü skor. Ama ben, “amaaan anası şişman, babası şişman, zayıf olsun, canı içinde olsun” diyorum, anneannemin deyimiyle...Ama gerçekten, çocuk neşeli, gelişimi güzel, ee napayım, birkaçyüz gram eksik oluversin. Kilosunu 6 aylıkken ikiye katlamayıversin. Kilo:6340, boy 63.5cm bu arada...etiyopyalı kuzum benim...<br /><br />Cuma günü küçük kuzunun doktor kontrolü vardı. Efenim kaptık yavruyu götürdük. Ben hedede hödödö sorularımla doktoru bayarken, çocuk yine cooort kaka yaptı. Ne hain evlat yahu, geçen kontrolde de aynısını yapmıştı. Kaka yapmasa, çiş de vardı bezde, kesin 100 gr daha fazla çıkacaktı en az. Eşim bir kızdı, bir kızdı. Güya o da hiç takmıyor! ya kilo konusunu. “Sen gereksiz sorularınla vakit geçirtmesen çocuk iyi kilo almış çıkacaktı” diyor. Gereksiz dediği soruların %90’ı yine sütle ilgili. Kilo alımı için, “bu ay büyük hastalık atlattı, az kilo alması gayet normal" dedi tohtur beyimiz... bu ay pek sevdim kendisini, yanaklarını sıkasım geldi. 2.ay kontrolünde nedendir bilmem gıcık olmuştum. Herhalde benim heyheylerim üstümde olduğundan böyle hissettim. Adam 7 yıldır aynı adam.</div><br /><div align="justify"><br />Bu arada doktor “dönüyor mu” diye sordu. Şimdi birkaç kere sırtüstünden yüzükoyuna döndü ama öyle fıttırı fıttırı seri bi şekilde dönmesi yok. Hemen olaya klasik tavrımla yaklaştım:<br /></div><br /><div align="justify">Ben: Doktor bey, dönmesi mi lazım? Hani dönüyor dedim ama, tesadüfen dönmüş olabilir. 1-2 kez gördüm onu da, bir daha yapmadı.<br />Dr.: yok yahu, tesadüf mesadüf, dönmüş ya işte.<br />Ben: Yani seri bi şekilde dönmesi gerekiyorsa, öyle dönemiyor, çalıştıralım mı çocuğu<br />Dr. :ehehehe yine buldun takacak bişey.<br />Ben: Olur mu, olimpiyatlara hazırlıycam ben bunu, ehi...<br /><br />Bu arada, akşam eve geldik. Vatandaşı bizim yatağa sırtüstü bıraktım. Elimi yıkadım geldim, baktım hoop dönmüş!!!! Konuşmalardan alındın mı a kuzum???<br />Hafta sonu sürekli döndü. Ben de oyuncak buldum ya artık. Habire kuzu çevirme gibi, döndürüp döndürüp zevklendim.<br />Büyük kızım sırtüstünden yüzükoyuna 4.5 aylıkken dönebilmeye başlamıştı. Bu çelimsiz ya, daha erken döndü.<br /><br />Sonracığıma, ek gıda serüvenimiz başladı. Sadece muhallebi verdi. Milupa sütlü pirinçli...15 gün sonra meyve başlayacağız. Cumartesi akşamı ma-aile kamera ile ilk muhallebisini yedirdik. kameraya ablası çekti. “şimdi huzurlarınızdaaaa...” diye sunum da yapmayı ihmal etmedi. Küçük kuzum, pek sevdi muhallebiyi. Yutma konusunda sandığımdan daha becerikli çıktı. İlk gün 4-5 kaşık yedirdim. 2.gün 10 kaşık civarı. Anlamadığım, kutunun üstünde 130ml suya 5 kaşık diyor. Ben 30ml ile hazırladım. Onu bile bitirtmedim. 4 aylık bebek ne kadar tüketebilir ki bir öğünde. Kaç cc hazırlamalıyım, unuttum ben 7 yıl oldu. doktora bir sorayım bunu. 5 kaşıkla hazırlanmış muhallebi bizim bıdık için çok bence. Neyse de yalana yalana, güle güle yedi muhallebiyi maşallah kırk bir kere...tabi anası aylardır tatlıları, helvaları, kompostoları götürüyor süt olsun diye. Çocuk anne sütünden alışık şekerli tatlara. Sen ye cheesecakeleri, ye tiramisuları, ye pastaları. 2 ay sonra ver kerevizi, ver brokoliyi çocuk yemeyince aaaa yemiyor nedeeeen, diye dertlen sonra...Bakalım çorba, yemek faslında neler olacak görüciiiiiz.<br /><br />Bugün dünyaları içmiş bu arada. Normalde tüm gün içtiği sütü, öğleye kadar bitirmiş. Şimdiye kadar tam onun içtiği kadarı sağıyordum. Birebir gidiyorduk. Bugün gerisinde kaldım ilk defa. Ee artık miniğim büyüyor. Büyüme atağı da olabilir diye düşündüm.<br /><br />Ordan burdan yazdım ama genel anlamda 4.ay kontrolumuz çok iyiydi. Doktorumuz sütümün yeterli olduğu konusunda bana telkinde bulundu. Emdikten sonra ağlarsa mama teklif edeyim mi, sütüm azalıyor nasıl arttırabilirim, şeklindeki artık bence de iç sıkan sorularıma hayır diye cevap verdi. Sen ona yeten sütü üretebiliyorsun. Muhallebiye de başla yeter dedi nokta...eşim de karşıdan sürekli kaş göz ederek konuyu kapatmamı istediğinden artık sustum. Evet baylar bayanlar. Şükürler olsun %90-95 anne sütü vererek 4 ayı tamamlattım ben bu kuzuya. Bundan sonra ek gıda serüveni de başlayacak. 2 ay daha ağırlıklı anne sütü verebilirsem ne ala. Veremezsem canım sağolsun. Alooo süt mafyası, duydun mu? Başta kayınannemm...her seferinde “aman babası da 4 ay içti, sonra bıraktı, babasına benzeyecek herhalde” dedi. Moral vermek yerine...<br /><br />Herhalde ek gıdaları yiyebilecek olmasının getirdiği bir adamsendecilik bir boşvermişlik var artık üzerimde. Çocuk biberon maması içmesin ama muhallebi, meyve, çorba alsın. Böyle saplantılıyım işte. Salağım salaaak...<br /><br />Cumartesi büyük kuzuyu baleye götürdüm. Dün de evde danalar gibi tepişerek oynadık. Babasına pis pis şakalar yaptık. Digitürkte kaydettiği program adlarını değiştirdik. Grey’s anatomy kaydetmiş mesela, onu “gıcık ...”, entourage’ı “kıro ...” CSI Miami’ yi “Hadi leynn” olarak değiştirdik. Kuzum gülmekten bayıldı bunu yaparken. Farkettirmeden yazma çalışması yaptırmış oldum eğlenerek, ne akıllıyım yahu...Sonra kovalamaca oynadık. Ama çıldırdı oynarken. Bu hafta sonu süt takıntılarımı artık geride bırakıp ona vakit ayırınca, nasıl mutlu oldu. son günlerde tavan yapan huysuzlukları minimuma indi.<br /><br />Küçük kuzudaki bir başka gelişme, artık şirret şirret bağırmaya başladı. Ama ne bağırmak, daha doğrusu çığırmak denir böylesine. Eiiiiiii, aaaaaaa, iiiiiiiii, sevinçten mi kızgınlıktan mı yapıyor artık anlamadım. Oyuncaklara acaip ilgi duyuyor artık. Hey yavrum hey, ser oyun halısını at üzerine günleri geliyor sanırım artık sevgili günnük...<br /><br />Bu arada eşim bana tamtur alacak diye nafile bi beklenti içine girmişim. (yuh ayıp ayıp, söyleme bari) ayakkabı almış çok güzel bi tane. Tamturu 60 kilonun altına düşersem alacakmış. Hem de hangisini beğenirsem...yemişim tamturunu, verilen paraya acıyorum aslında ama hoşuma da gidiyor anasını satayım. Taklitleri var ya bunların, en iyisi onlardan almak. Ben anlamam karşıdan görsem taşı gerçek mi değil mi. Du bakayım ben bi el atayım bu işe...</div><br /><div align="justify"><br />60 kilonun altına inemeyecek olmayı sessizce kabullenmiş gördüm kendimi bu arada....<br /></div><br /><div align="justify">Neyssseee işte böyle böyle geçiyor günler. Bu hafta işte psikopat hafta. Gavuristandan bir sürü misafir geliyor. Şimdi işin yoksa onlara ehm, yu nov, ay em birestfiiiding, dets vaay şeklinde durumu açıklamam ve sağım işlerimi organize etmem gerek. Elin adamı inşallah mel mel bakmaz suratıma. Bakarsa getirip odamdaki devasa pompayı adamın göğüslerine takmak suretiyle izah etmeyi düşünüyorum zira...bu hafta da bi geçse şöyle... </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-25820413734109830762009-12-04T05:28:00.000-08:002009-12-04T05:34:59.706-08:00Bugün Benim Doğumgünüm<div align="justify"><a href="http://4.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/SxkPz0qN6FI/AAAAAAAAACA/Y224jprMVK4/s1600-h/fromgod.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5411373810245822546" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="http://4.bp.blogspot.com/_Z1Z00d1jJSs/SxkPz0qN6FI/AAAAAAAAACA/Y224jprMVK4/s320/fromgod.jpg" border="0" /></a><br /><div align="justify">Tarihe not düşmek adına yazıyorum. Bugün ben 35 oldum.</div><br />Yolun yarısına bile gelmedim ama henüz...<br /><br />Bugün ben, 2 çocuklu, ruhu 5 kendisi 35 yaşında bir kadın oldum...Koskoca, kerli ferli, bıngıl bıngıl, herşeyi kafaya takan ama kendisi hükümet gibi bir kadın oldum...<br /><br />Bana en güzel hediye 2 çocuğum ve sevgilimle, uzuuuun, mutluuuu, sağlıklıııı bir ömür diliyorum kendime....<br /></div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-51552244561654506262009-12-02T03:07:00.000-08:002009-12-02T03:12:05.426-08:00AİLECEK DOMUZ GRİBİ GEÇİRDİK<div align="justify">Ailecek kabus gibi günler geçirdik sevgili günlük.<br />2 hafta önce Cuma akşamı büyük kuzum ateşlendi. Cumartesi doktorundaydık hemen. Büyük ihtimal domuz gribi, izleyelim dedi doktoru. Hemen bebeğin odasını ayırdım. Kıyafetlerimi bile değiştirdim onun yanına girerken. Bu arada büyük kuzumun durumu kötüleşti. Gece ateş, ibufene rağmen 40lara çıktı kulaktan. Ateş düşürücüye rağmen ateşin düşmemesi, ikinci kere başıma geliyor. 2.5 yaşındayken 6.hastalık geçirdiğinde olmuştu bir de. Baktık ateş artıyor, verdiğimiz son çare damlayı da kusuyor, kaptık acile götürdük. Orada iğne yaptı doktor ve iğne ile düştü ateş. </div><div align="justify"><br />Dakikada bir kollarında atletli bir çocukla koşan koşana idi acile. Moralim bozuldu. Kınalı kuzum, yanakları pençe pençe kızarmış, pijama ve atlet ile, gecenin birinde uykusuz ve huysuz, bekledi ateşinin düşmesini. Beraber dev akvaryuma bakarak, ellerimizle oyunlar oynayarak, sürekli alnını öperek bekledik.<br /></div><div align="justify">Ertesi gün de hiç çıkmadı ateş. Ailecek mutluyuz tabi ama ben tetikteyim, küçüğüm daha pek minik ya. O yüzden. Bu arada bizim yatak odasında hapis hayatı yaşıyoruz onunla. Ama nasıl mutluyuz. Tam bir tatlı hayat. Sakin sakin emiyor, uykular uyuyoruz beraber. Fırtına öncesiymiş meğer...Arada büyüğüme bakıyorum. Onu babası ve anneanne idare ediyor, ben küçükle haşır neşirim. Derken Pazar sabaha karşı 6 gibi küçük kuzumun da yanmaya başladığını farkediyorum. Kendisi de huzursuz, ağlıyor. Emmek istiyor, aç, ememiyor. Uyumak istiyor, uyuyamıyor. Gözleri bulanık bulanık bakıyor.<br />Bu arada büyük kuzu uyanıyor, bakıyoruz, onun da ateş çıkmış yine.<br />Allah’ım kabus gibi...<br />Yaşadığım çaresizliği, acizliği, acıyı anlatamam....<br />Yalvar, yakar acil randevu ile doktorumuza gidiyoruz.<br />Test yapılıyor, bingo ikisi de domuz gribi.<br />Bu arada ortalık hasta çocuk kaynıyor, çoğu da domuz gribi diyor sekreter.<br />Ben birden sakinliyorum. Her durumda zırlayan ben, panik olan ben, inanılmaz rahatım. Sonunda oldu psikolojisi midir bilmiyorum artık.<br />Espriler yapıyorum. Şarkılar söylüyorum, moral veriyorum. Ooh diyorum, yırttık artık, bu kış rahatız, alışveriş merkezine gidememe stresinden kurtulduk diyorum...<br />Doktor tamiflu tedavisine başlıyor ikisine de. Bebeğe şurubunu vermek gerek ama şurup piyasada yok. Nasıl stres oluyoruz yine. Ama dostlarım sağolsun, bana buluyorlar şurubu.<br />Şimdi anlatması kolay ama yaşarken neler hissettim bir ben bir Allah bilir. Ömrümden ömürler gitti.<br /><br />Büyük kızımı ateş düşürücü şurup, tamiflu ve antibiyotik ile, küçük kızımı tamiflu ve ateş düşürücü fitil ile tedavi etmeye çalıştık. Şükürler olsun, fazla uzun sürmedi. 1 gün sonra annem ve ben de hastalandık. Ağır bir grip gibi geçiyor bu pis hastalık. Annem epeyce hırpalandı. Bense yatamadım bile. İki kuzum hasta, annem hasta, nasıl yatayım. Canımı dişime taktım. Allah da sabrını verdi sanırım. </div><div align="justify"><br />Ama acısı sonradan çıktı. Öyle depresif ve kötü bir bayram tatili geçirdim ki, kabus gibiydi. Üstelik ortada hiçbir sebep yokken. Sanırım o kadar sıktım ki kendimi. O kadar bastırdım ki duygularımı, onun acısı çıktı...<br />Gazetede, televizyonlarda her gün ölüm haberlerini duyarken, bu hastalık bizim evimizin içindeydi. 7 yaşındaki kızımda, 3 aylık bebeğimdeydi. Düşüncesi bile çıldırtıcı. Neyse geldi, geçti.<br />Bana bıraktığı en pis miras, zaten az olan sütümün daha da azalması oldu. bebeğim ememedi, hastalıktan sağmaya fırsatım olamadı. Şöyle bir uzanmaya bile fırsat bulamadım değil süt sağmak. Bu da sütümü iyice azalttı. Sonra toparlayınca sağmaya falan çalıştım ama nafile. Ne yapsam da artmıyor artık. Hele bugün dünden bile daha az sağdım ki, dünün randımanı da yeterince kötüydü. İçim sıkılıyor düşündükçe. Ama daha ne yapayım bilmiyorum. </div><div align="justify"><br />Oysa tam grip öncesi haftası yavaş yavaş rayına oturtmuştum işlerimi. Epeyce iyi de sağım yapabilmeye başlamıştım. Bebişim gece uykularını güzel uyuyordu. Tam o dönemde yazacaktım işte, nihayet güzel şeyler de olmaya başladı diye. Yazamadan hayatımız kaydı. Anne olmak işte bu dönemlerde çok zor. Çocuğunun hastalığı bir ebeveynin hayatında olabilecek en kötü dönemlerden biri. O çaresizlik duygusu ömründen ömürler götürüyor. Ben o kadar metanetli bir insan değilimdir. Ama artık 7 yaşında, herşeyi anlayan, duyguların farkında olan bir çocuğum var. İçim acısa bile gülmek zorundayım. Çünkü benim yüzümde gördüğü en ufak bir panikte, o daha çok korkuyor. Sarı papatyam benim. Üzüldüğü zamanlar, “canım çok sıkıldı benim” demeye başladı. Duygularını böyle tarif ediyor. Çok haklı, üzüntü, yürek burkan, iç sıkan bir şey.<br /></div><div align="justify">Sütümün azalmaya başladığını farkettiğim için bayram tatilini çok kötü geçirdim. Toparladıktan sonra sağım falan yapsam da nafile, eskiye dönemiyorum ki eski günlerde bile azlığından şikayet ederdim. Şimdi %40 düştü resmen. Bu ay ek gıdalara başlayacaktık zaten. sanırım formül de alacak artık bol bol.<br /></div><div align="justify">Ne diyebilirim ki. 2 kuzum da hastayken, kendim de hastayken, sütü düşünemedim bile. Hatta o dönemlerde ne kadar anlamsız şeylere takmışım, bir iyileşeyim süt umurumda bile olmayacak dedim. Hoş öyle olmadı. Yine çok üzülüyorum böyle olmasına ama bu durumda artık elimden birşey gelmiyor. Ben herhalde yapabileceğimi yaptım. Hatta duyan herkes beni ayıplayacak ama, artık geceleri yanımda yatırıyorum miniğimi. Sırtımı arkadan yastıkla destekliyor, memeyi de ağzına tıkıyorum. Yanyana öyle uyuyoruz. Arada emiyor cuk cuk. Çok hoşuma gidiyor emdikçe. Gündüzleri emmede problem çıkarıyor çünkü süt iyice azaldığından. Ben de emebildiği ender anlar uyuduğu anlar olduğu için, olabilecek en kötü ebeveynliği sergiliyor, memede uyutuyorum sürekli çocuğu. Sonuçta benim uyku kalitem de bozuluyor, uykusuz ve her tarafım ağrır vaziyette kalkıyorum yataktan. Ama tüm gece azar azar da olsa emiyor kuzum benim. Memeyi bıraktığı vakit, beşiğine koyuyorum. Bazen de yanına uzanıveriyorum. Tüm bunlar çok kötü uyku alışkanlıkları olarak elime patlayacak, hatta patladı bile biliyorum ama emzirmek benim zayıf karnım. Emzirebilmek için herşeyi göze almışım artık. Yeter ki 2 yudum daha fazla süt alsın.<br />Bu kadar da takıntılıyım bu konuda. Büyük kızım bile farketmiş bu süt takıntımı. Geçen gün nereden konusu açıldıysa, cennette şöyle yaparsın, böyle yaparsın diye konuşuyordu. Bana kalktı şöyle dedi, “ooh sen de artık cennette bol bol süt sağarsın” bir tanem kuzum, ilk gözağrım. Beni şu sıralar en mutlu eden şeyin bol süt sağmak olduğunu düşünüyor.<br /><br />Yavru kuşum benim, bu konuya bu kadar önem vererek seni geri plana atışım, içimde öyle bir yara ki anlatamam. İlkokul 1desin, ilgiye en ihtiyacın olan dönemde, ben o kadar az varım ki yanında. Ödevlerini yalnız yapıyorsun çoğu zaman. Halbuki bakıyorum herkes anneyle yanyana yapıyormuş sınıfında. Ben yanına otuyamıyorum bile. Ama bu da bir hastalık mıdır, birşeylerin uzantısı mıdır bu süt takıntısı anlamadım. Kurtulamıyorum. Oysa şaka maka bebeğim 4 aylık oldu ve çok az mama takviyesi alıyor. Kilo alımı da hastalandığı zamana kadar iyiydi. O zaman kontrol ettiğinde 10 günde gayet güzel kilo almış demişti doktorumuz. Ama şimdi o günden bugüne gram oynamıyor ibre. Yine durdu. Ama kiloyu takmamayı başarıyorum artık.<br />Bu arada 4 gün sonra 4 aylık olacak bebeğim, neler neler yapıyor artık.<br />- kahkahalar atıyor, çığlıklar atıyor<br />- kendi kendine söyleniyor. Aaa, uuu, iii, agguu, aggi ,eennni, bürrr bir sürü kombinasyonu var.<br />- hemen gülüyor. Çok lokum çok.<br />- uykusu geldiğini çok güzel belli ediyor.<br />- artık nesnelere uzanıp eliyle tutuyor, hemen hoop ağza götürüyor.<br />- dönme çalışmalarına başladı, sırt üstüden yüzükoyuna birkaç kere döndü. Eli altta kalıyor ya, onu da kurtarmayı bir öğrense...<br />- destekle oturuyor<br />- kafa ibibik gibi, mutlaka oturur pozisyonda olmak istiyor kucağımızda.<br />- acaip salyası akıyor, eller hep ağzında<br />- kendisi ile konuşunca eller kollar çılgın gibi hareket ediyor<br />- kucakta ayaklarının üstüne bastırınca kısa süre ayakta duruyor.<br /><br />Bakalım Cuma akşam kontrol var. Doktor bizi artık ek gıdalara geçirecek. Muhtemelen bu ay 300gr falan alabildik. Galiba muhallebi, yoğurt ve meyve püresi ile başlayacağız. Belki bu dönem kilo alımına iyi gelir, ben de moral buldukça sütüm artar. Bunca hastalık derdini geride bıraktıktan sonra, artık süt diye üzülmemem gerek. Her işte vardır bir hayır değil mi???<br />.....<br />Mevla görelim neyler<br />Neylerse güzel eyler....<br /><br /><br /><br /><br /> </div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-88900305064144948452009-11-09T03:48:00.000-08:002009-11-09T03:49:41.953-08:00ÇALIŞMAYA BAŞLADIM<div align="justify">Buraya 2 gün önce yazsaydım çok güzel bir yazı çıkabilirdi günlükcüm. Ama bugün Pazartesi, bugün ben pek bi kötüyüm.<br />Geçen hafta başında işe başladım. Çok mutsuzum be günlük...<br />İsteğim ömrü billah evde oturup, sabah sabah seda sayan kadınına dönüşmek değil. Bir 6 ay evde olabilseydim, kuzucanımı 6 aylık edebilseydim, büyük kuzumu 6 ay okuluna yollayıp, gelişini görebilseydim...<br />Çok değildi yani isteğim, bu kadarcıktı. Sonrası yine çalışsaydım. O zaman da kolay olmayacaktı ama ruhum, vücudum biraz daha dinlenecekti. İşleri biraz daha yoluna koymuş olacaktım. Çok yorgunum be günlük.<br /><br />Daha 3 aylık kuzu, pek küçük, anne memesinden ayrılmak için pek minicik daha be günlük. Gündüz işyerinde, bilgisayarda çocuklarımın fotoğraflarını açıp, göğüslerimi makinaya takıp, ağlayarak sütümü sağıyorum. Ben mekanik bir aletle haşır neşirim 3 aylık kuzucuğum yerine...O garibim de evde plastik bir biberondan içiyor sütünü annesinin sıcak göğsü yerine.<br /><br />Acaba ondan mı geceleri sürekli mızırdanıp, göğsümde kalmak istiyor sence günlük?<br />Tracy mracy hak getire deyip, tüm gece göğsümde tutabilirim onu aslında ama, benim de işim zor...tüm gece onu emzirmelere kalkıyorum. Sonra sabah 7’ de son emzirme seansına başlıyorum. Genelde tek göğsümü emmiyor, uykuya teslim oluyor. Kalkıyorum, büyük kuzumun hazırlanmasına yardım ediyor, saçlarını yapıyorum. Onu öpüp koklayıp okuluna gönderiyorum. Sonra hızlıca bir kahvaltı edip, hazırlanıp evden çıkıyorum. 80 km araba kullanıp işe geliyorum. Hemen bir posta sağım yapıyorum. Sonra bilgisayarımı açıp çalışmaya başlıyorum. Gün içinde 2 saatte bir süt sağıp, aralarda da toplantılara girip, çalışmaya çalışıyorum. Sonra akşam yine 80km araba kullanıp, karanlıkta eve dönüyorum. Koşa koşa kuzumu emziriyorum. Sonra akşam yemeğini yiyoruz, büyük kuzumun ödevlerini yaptırıyorum. Onunla vakit geçiriyorum biraz. Genelde küçük kuzu nöbetleşe kucağımızda oluyor. Sonra masalını okuyup yatırıyorum büyüğü. Fırsat bulursam bir duş ve sonra küçük kuzuyu emziriyor, uykuya geçişini sağlamaya çalışıyorum. O uyursa ben de uyuyorum hemen. Böyle geçiyor günlerim. Genelde uyku saatim 12-1’ den önce olmuyor. Gece uyanmaları vs. derken çok uykusuzum...<br /><br />Sonra sağdığım süt miktarlarını kafaya takıyorum. Bugün mesela biraz az çıktı. Halbuki, pek iyi gidiyordu. Arkadaşın göğsünden çıkan miktarın, benden 1 ay küçük bebeği olmasına rağmen, benimkinin 2 katından fazla olduğunu görmek de pek moralimi bozdu günlük. Bu bizimkinden 1 ay küçük bebek, benim kızımın resmen 2 katı, yanyana geldiklerinde bizimki anahtarlık gibi kalıyor, minicik. Oysa bizimkinin de kilosu normal, boyu normal üzerinde. Ama yine de pek sıska işte, tombulcacık bir bebiş olmadı, olamadı...ben 2 saatte 1 ortalama 2 göğüsten 90 cc kadar süt sağıyorum. Arkadaş 180cc sağıyormuş. Hatta bugün sağdığım miktar 80cc’ye düştü. Hemen moralim bozuldu. Oysa büyük kızımdan biliyorum ki, bir süre azalır gibi olsa da sonra rayına oturacak...<br /><br />Kuzuyu 3. ay kontrolüne götürdük. Yine 600grcık almış. Bu kadar çabama, emeğime, aldığım fazla kilolara, harcadığım paralara karşılık bu kadar aldırabilmişim. Ama doktor herşeyin yolunda olduğunu söyledi. 500gr altına düşmedikçe hiç müdahale etmeyiz dedi. Gelişimi de gayet iyi, herşey yolunda diye moral verdi. Zaten önümüzdeki ay ek gıdalara başlatacakmış bizi. Anne sütü ile güzel gitseydi, 6. ayda başlatacaktı. Büyük kuzumda da böyle yapmıştık. Ne yapalım...<br />Ben hastane tipi pompa kiraladım. Göğüslerimi biraz haşat etse de onunla sağım yapıyorum. Fil gibi yiyorum. Süt olsun diye yapmadığım yok. Emzirme danışmanından yardım aldım. 10 gün boyunca her emzirme sonrası sütünü sağ dedi. Ben ilk 3 gün yaptım. Sonra gece seanslarında kalkıp süt sağmak zor geldi. Zira sağım yapınca cin kesiliyorum, uykum açılıyor. Şimdi bir de işe başladım. Uykusuz araba kullanamam, üstelik uykuya da ihtiyacım var diye, sağma işini düzenli yapamadım.1 hafta dolmadan kestim neredeyse. Ondan mı azalıyor bilmiyorum. Yine herşeyde kendimi suçlama eğilimindeyim. Ama uykuya da çok ihtiyacım var. Uyumak istiyorum, yalan yok. Gece sağım yaparsam uykum bir açılıyor, dalamıyorum sonra...<br /><br />Nerede eski ben, nerede....bakıyorum buraya sürekli bunalım bunalım yazılar yazıyorum. Hakikaten nerede eski ben, ne zaman geri gelecek? “çok komiksin anne” diye kızımı ne zaman güldürebileceğim yine?<br />Halbuki küçük kuzum neredeyse kahkaha atıyor artık. O kadar güzeldi ki hafta sonu. Mınış mınış kucağımdaydı, hele dün, izmir kapkara kararmış, yağmur indirmişken, koyun koyuna uyuduk onunla. Büyük kuzum da içeride gitarıyla “benim annem, güzel annem” şarkısını çalıyordu. Uyuyacağını bilsem onu da alacaktım koynuma.<br /><br />Ahh günlük ahh, ilk haftalarda bu günleri düşündükçe gelebileceğine inanamıyordum. Oysa şimdi tam özlediğim günlere kavuştum. En zor dönem olan ilk 3 ay bitti. Ama korkularım, endişelerim, üzüntülerim bitmedi. Yine anın tadını değil bokunu çıkarıyorum her zamanki gibi...<br /><br />Şimdi de domuz gribi korkusu sardı mesela. Cumartesi bebişimi gezmeye çıkardım, komşulardan birisi tuttu, yüzünü elledi kızımın severken. Ben de diyemiyorum hemen, ellemeyin, dokunmayın diye basiretim bağlanıyor. Her gören bir dokunma ihtiyacında nedense. Bir mağazaya giriyorum, tezgahtar kız elini tutuyor. Delireceğim. Herkes potansiyel virüs taşıyıcısı gibi geliyor. Oysa büyük kuzum, hergün mikrop yuvasına girip çıkıyor. Okuluna yani...Allah çocuklarımı korusun diye dualar ediyorum. Çok da psikopata bağlamamak gerek. Yoksa insan kafayı yer...<br /><br />Ay ne uzun oldu yine. Aylarca yazamayınca, böyle birikiyor ve oradan buradan şuradan oluyor yazılar.<br /><br />İşte böyle sevgili günlük. Söz ver bana, bi dahakine şöyle eski ben gibi, gırgır, mutlu, şamata bir yazı yazdıracaksın bana tamam mı? Söz ver tamam mı???</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2883776921096101706.post-47617221042328802312009-10-03T05:32:00.000-07:002009-10-03T07:00:28.947-07:00anne sütü takıntım var a dostlar<div align="justify">valla sevgili günlük ne sen sor, ne ben söyleyeyeyim...</div><div align="justify">bugün 2. ay kontrolumuz vardı. 1 ayda 730 gr almış ve 5.280 olmuşuz. yine kilo alımı alt sınırda.</div><div align="justify">meme emme krizleri tam gaz devam. memeyi 3 dakika emip ciyak ciyak ağlıyor.</div><div align="justify">doktora göre süt az geliyor ona sinir oluyor.</div><div align="justify">peki çözüm, sağıp biberonla vereceğim, sonra da üstüne ilave mama yapacağım.</div><div align="justify">bugün hemen denedim. </div><div align="justify">gündüzleri hiç uyumuyor kızım, en uzun uykusu 15 dakika. bugün mamayı da tepince sandım ki hemen uykuya dalacak, nerdeee, derdi açlık değilmiş meğer. uyku konusunda en azından.</div><div align="justify">doktorda biraz emzirdim, sonra eve gelince sağdım, toplamda 110 cc süt çıktı. onu biberonla denedik, ittire kaktıra içti.</div><div align="justify">2 saat olmadan ağlayınca emzirmek istedim. yine sağ memeyi 3 dakika emdi, solu hiç emmedi.</div><div align="justify">yine sağdım bu sefer 30 cc süt çıktı. süt yok yani...</div><div align="justify">nasıl bir üretimdir anlamadım. sabah sağdığım ile arasında 3 kat fark var...</div><div align="justify">tabi 30 cc birşeye yaramayacağı için onu vermedim. 60 cc mama yaptım. yine tam bitirmedi.</div><div align="justify">doktor zaten doyduğunu anlaman için biberonda biraz kalmalı diyor.</div><div align="justify">"doktor ben bu anne sütüne kafayı taktım, mucize bir çözüm yok mu, ne olur söyle" diye yalvardım. çok sevdiğim 7 yıllık doktorumuz bu sefer biraz soğuk ve ilgisiz davrandı. "kadın kafasına sütüm yetiyor mu takıntısını soktuğu an sütü azalır" dedi. "ne yapmam gerekir" deyince de yapacak bir şey yok, takmayacaksın dedi. </div><div align="justify">buradan kaynanama teşekkürü borç biliyorum. daha kuzum 10 günlükken ve kütür kütür kilo alırken, ağladı diye bu çocuk kesin aç, süt yetmiyor, çekiyor çekiyor gelmiyor diyerek beynime bu fikri hiç aklımda yokken soktuğu için. tekrar tekrar aynı şeyi yazıyorum galiba burada da. çok içime işledi. lohusanın yanında nasıl söylersin bunu. üstelik cahil bir kadın da değilsin. babası gibi içmeyecek herhalde o da anne sütü deyip duruyor şimdi de emme krizlerimizi duydukça. insan moral verir, düzelir kızım der, geçer der, ne bileyim inanmasa bile moral verir. ben de öfkemi boşaltacak bir yer ve olayda bir suçlu arıyorum galiba...</div><div align="justify">valla ne diyeyim, süt olsun diye yapmadığım yok. bu sabah eşime dedim hatta, insan .oku süt yapıyor her gün bir avuç yemek lazımmış diye duysam onu bile yiyeceğim yakında, dedim de güldü.</div><div align="justify">alkolsüz bira, tahin helvası, still tea, hurma, rezene, günde 3 litre su...ne duysam deniyorum, yok artmıyor. </div><div align="justify">arefe günü tartıma götürdüğümde 15 günde 500 gr almıştı ve çok iyiydi. ondan sonra bu olayı kafaya da takmadım, ama son 15 günde 280 grcık aldırabilmişim sadece...</div><div align="justify">ama artık yapabileceğim bundan öte birşey yok. sürekli emzirmeye çalışıyorum. orada sakin diye aspiratör altında emzirir oldum artık. herşeyi yapıyorum. daha ne yapayım. ne yapayım...benim elimden geleni bu...</div><div align="justify">umarım böyle de olsa 6 ay anne sütü içebilir yavrum. 2. ayın son 2 haftası gerçekten krizli geçti. bakalım belki mamayla desteklenince sütüm de yoluna girer. zira tracy kitabında böyle bir örnek vermiş...</div><div align="justify">6lı karma aşımızı olduk. ağızdan da rota aşısı olduk. bu ay içinde sağlık ocağına gidip verem aşımızı yaptıracağız. büyük kızımda karmalar 5li idi. kalan 1 aşımızı da 3. ayda yapacak, üst üste olmasın dedi.</div><div align="justify">gülücükler, ses çıkarma, kafayı çevirme gibi gelişim işaretlerini sordu. hepsi mevcut şükür. kalça ultrasonu yaptırdık benim kaşınmam nedeniyle, onda da sorun yok şükür...</div><div align="justify">geçen hafta hepimiz grip aşısı olmuştuk. büyük kız, koca, annem, ben. emziren annelerin grip aşısı olması gerekmiş...</div><div align="justify">şükür kilo hariç konrolümüz iyiydi...</div><div align="justify">bu arada 1 ekimde başlattığım bakıcı konusunda hayal kırıklığına uğradım. kadın çok fos çıktı. dün bebişi emzirip verdim, biraz uzanayım diye...kulağım da içeride. biraz sonra bir feryat, abooowwww diye...temizlikçi kadın koştu hemen, ne oldu diye. bakıcı "üzerime gustu eşşek sıpası" dedi. tüylerim tiken tiken oldu. zaten hiç güngörmemiş, yol yordam bilmeyen bişey çıktı. sürekli "ayyyy günebakan hanım, valla dirsek çürütmüşün ama yaşıyon, yaşıyon, biz nerdeee, bunların birini bulsak birini bulamayız" deyip durdu. daha ilk günden yaşadığımız hayata gıpta ile bakmaya başlarsa işimiz iş. böyle tipler, sonrasında seninle aşık atmaya kalkıp, maaşıma zam, senin canın can da benimki patlıcan mı demeye başlıyor. ben de "eee dedim, kolay değil, her gün 80 km yol yapıyorum işe gitmek için kamyon şöförü gibi, bir de gidip çalışıyorum, ekmek parası için, para kolay kazanılmıyor" dedim...kadın hiç güngörmemiş, kocasına bizi "ayy bir görsen, her öğünde herkes ayrı tabaktan yemek yiyor" diye anlatmış. bu bile kadına lüks gelmiş. ben de nereden buldum böylesini bilmem. kızım ağlıyor, ona "neeee, niye ağlıyooon" diye bağırıyor. bağırmak dediysem, ses tonu öyle işte...offf sonuçta bakıcı işi sil baştan. vaktim de azalıyor.</div><div align="justify">işyerinden arayıp evde oturmaya fazla alışma, yavaştan dön demeye başladılar.</div><div align="justify">oysa ben daha evde hiçbirşeyi yoluna koyamadım.</div><div align="justify">gündüzleri hiç uyumuyor huysuz tavşanım. böyle huysuz olursa hiçbir bakıcı bakmaz diye endişe ediyorum. sürekli kucakta, bırakırsan mızıl mızıl.</div><div align="justify">amaaa şükürler olsun yarabbim, kolik ağlamalarımız azaldı. şeytan kulağına kurşun. tık tık tık tahtaya vurdum, kıçımı kaşıdım...</div><div align="justify">ve bilinçli gülümsemeler nasıl çoğaldı artık.</div><div align="justify">gece saat 4te emzirirken cooort diye kaka yapıyor mesela. gözümden uyku akarak altını değiştirirken, bana sesli sesli aguuu agguaaaa diye gülünce tüm yorgunluğumu unutuyorum. yok yok tümünü değil de, birazını unutuyorum. </div><div align="justify">hala çok uykusuz ve yorgunum. kadın doğumcum kontrole gittiğimde halimi hiç beğenmedi. eşine söyle, bebeğe akşamları mama verin, seni uyutsunlar biraz dedi. sütüm gidecek diye ödüm patlarken, siz ne diyorsunuz dedim, bu arada lohusa kanamalarım ara ara devam ediyor. rahim hala kendini toparlayamamış. sebep, stres, yorgunluk...her kapı strese açılıyor anasını satayım. pasiflora iç bir süre dedi çare olarak...</div><div align="justify">büyük kuzuşkom okullu oldu. şimdilik fena gitmiyor. ödev yapmaya ikna edene kadar canım çıkıyor yalnız. kardeşi ile maşşallahı var. çok seviyor. herkes onun kardeşini kıskanıp kıskanmadığını soruyor. hayır çok şükür, iyi hazırlamışız ve doğru davranmışız demek ki, çok az sorun yaşıyoruz. eee o kısımda bari biraz talih yüzümüze gülsün artık. arada doğru yaptığımız şeyler de var demek...</div><div align="justify">bakalım, 3. aya giriyoruz 3 gün sonra, bu ay önemli. bu ay anne işe başlıyor. evdeki saltanat sona eriyor. işsiz kalma durumu olmadıkça sanırım görüp göreceğim en uzun tatil buydu emekliliğe kadar.onun da 2 ayını bok ettim, umarım son haftalar daha iyi geçer, umarım şansımıza iyi bir bakıcı düşer. umarım sütüm artar, umarım bebişim güzel kilo alır.</div><div align="justify">hepsi bir yana, umarım tüm aile sağlıkla geçiririz bu zamanı...</div>gunebakanhttp://www.blogger.com/profile/01698881852793638538noreply@blogger.com19