3 Ocak 2011 Pazartesi

GEÇİP GİDEN ZAMANLARI...

Ne kadar istikrarlıyım yine blog işinde.
Çalışmadığım dönemde düzgün yazıyordum. 4 sene önce!!!
Hem iş, hem 2 çocuk, hem blog zormuş be günlük...
Kuzumun doğumgününe 2 gün varmış son yazımda. Şimdi neredeyse 17 aylık oldu.
Dostlarla birlikte küçük bir partiyle kutladık doğumgününü. Genelde ilk doğumgünlerinde bebişler huzursuz olur. Bizimki evde sürekli kalabalığa alışkın olduğundan, pek bir neşeli, pek bir sosyaldi. Kendisiyle yaşıt 2 bebek ile olmasa da, ablaları ile pek güzel oynadı. Balonlar, hediyeler, oyuncaklar arasında koşuştular...

Sonra 2 tane bayram geçti aradan, ufaklıkla 2 kere uzun yola çıktık. Babaanne-dede, kendisini ilk kez gören diğer akrabalar arasında, kocaman bahçeli evde pek güzel vakitler geçirdik.

Abla, bayram tatillerinde kuzeni ile yine eğlencenin dibine vurdu. 25 tl verip saçının önünü kuaförde ördürdüğüm gün, evin arkasındaki gübreliğe daldılar birlikte. Halası, bana duyurmamak için, “örgüyü bozmadan seni yıkayayım” diye iknaya çalışırken ağlaması sonucu olaydan haberim oldu. örgü arasından .ok parçalarını temizlemek mümkün olmadığından, para vererek ellerimle yaptırdığım şahane örgüyü, 2 saat geçmeden ellerimle çözdüm...Bu olay da hatırlanmak üzere yazılsın buraya...

Yine abla, 2. sınıfa başladı. Ön dişleri döküldü. Doğumu bana dün gibi gelirken bu kızımı birden arkadaş gibi görmeye başladım. Artık dertleşebiliyor, sohbet edebiliyor, espriler yapabiliyoruz birbirimize. Ayrıca kuzum gitarda ilerledi iyice, ilk solo konserine çıktı. Gözümde yaşlarla izledim...

Mayıs ayından bu yana devam eden diyet serüvenimde geldiğim nokta, toplam 19 kg ile hamilelik öncesinden bile bir miktar zayıfım. Tabi hala zayıf değilim ama en azından obezden fazla kiloluya, oradan da normale dönüş yaptım BMI hesabıyla. Eski kıyafetlerime girebiliyorum. Bir 5-6 kg daha verirsem kendimi iyi hissettiğim kiloya döneceğim. 2011 için hedeflerimden birisi bu.

Ufaklık hızla büyüyor. Bilişsel gelişimini bilemem ama koşusal gelişimi müthiş. Ranzanın merdivenlerine dahi tırmanabiliyor kedi gibi. Kendisi minyon ama yapabildikleri büyük. Artık bu ay 2 kelimeli cümlelere başladı. Anne del, annane dit gibi...
Özledin mi sen beni annecim diye sorunca, öjjediiimmm diye öpmesi dünyalara bedel. Çok güzel öpücük konduruyor yanağa. Enteresan kelimeleri var. Unutmamak için yazıyorum. Kucağa, damda diyor. Kucağa almamı isteyince, gelip damda, damda diye bağırıyor.
Makarnaya, mandada
Mandaline, mandidi
Zeytine, dentin, (zeytin hastası, bu yaşına kadar ağzına zeytin koymayan ablasının tam zıddı)
Cacığa, cıcık
Ekmeğe, eeeemek
Süte, düt (hiç içmiyor bu arada, ne mama, ne süt ağzına koymuyor, emmeye devam, ama o da sadece geceleri)
Annemmm diyor bu aralar.
Ablasının miniş oyuncaklarının olduğu kutu için hep, aaa olmaz bunda küçük parçalar var diyorduk. Minişlerin adını parça olarak belledi, paaaca diyor onları isteyince.
Dünden beri, dooodum diyor doydum yani.
Labneden nefret ediyor artık, kaşar yiyor. Dadar diyerek.
Yumurta ağzına koymuyor.
Meyveyi püre değil, ayrı yiyor, parça parça.
Oyuncak bebekleri çok seviyor. Bebbek diye getiriyor.
Mandallar en favori oyuncaklarından biri, manday diye istiyor.
Seviyor musun sen beni diye soruyorum, ebet diyor.
Abada, ayakkabı demek.
Dışarı çıkarken aramızdaki diyalog,
- kızım dışarı çıkarken önce ne giyeriz?
+ mont (sondaki t harfini yumuşatarak)
- sonra ne giyeriz
+ abada
- sonra ne yaparız
+ atta

İşten çok yorgun geliyorum bu aralar. Yorgun ve geç. Çok özlüyorum miniklerimi. Hafta sonları yetmiyor. Hele sabahları, ikisinin de tam gıdısını kokluyorum. Sıcacık, hafif ter kokulu, yumuşacık. O kadar zor geliyor ki onları arkamda bırakıp çıkmak, sarılıp uyumak istiyorum. Birlikte uyanmak sonra. Kahvaltı etmek. Karanlık, yağmurlu, puslu sabahlarda ışıklarını açtığımız sıcacık salonumuzda oynamak, miskinlik etmek...Neyse ki hafta sonlarımız var. Bu yoğunluk hep böyle gitmez elbet, işte de kaçamak yapabileceğim günler gelecek.

2010 bitti. Büyük kızımla gelecek yıldan konuşuyorduk. “inşallah 2011 çok güzel geçer” dedim.
“anne 2010 da çok güzel geçti ki zaten” dedi bana. Gözlerim doldu. Böyle düşünmesi ne güzel. Hep mutlu ol böyle güzel kızım...
Bir sonraki yazımda 2011’den beklentilerimi yazacağım. Bundan sonra daha sık yazacağım.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yaşşa Günebakan...Yaz işte böyle, özletme kendini

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

çocuklar mutluysa gerisi boşttur gunebakancığım.
hala emziriyor oldugunu okuyunca ilk zamanlardaki o zor gunlerini dusundum. takdir, imrenme, beğenme ne dersen ne. ağzım açık valla.
bravo