22 Aralık 2009 Salı

Kısa, kısa, kısa

- Araba kullanırken, mesela 120 ile sol şeritte gidiyorum diyelim, sağ şeritte de bi dolu ağır vasıta sıralanmış. Yokuş çıkıyoruz. Arkamdan bi tane araba gelip, afedersiniz .ıçımın dibine kadar yaklaşıyor. Başlıyor selektör yapmaya. Ay deliriyorum o zaman. Napayım, tırların altına mı, önüne mi atayım kendimi. Az bekle, 3 saniye içinde yol vericem sana. Ama sinirim tutuyor, kamyonu geçsem bile vermiyorum bazen yol. Bu arkadaki salak selektörleri şakır şakır gözüme gözüme şaklatıp, sonra sinir olup, roaaaaarrrr şeklinde bir homurtu ile sağ şeritten basıp gidiyor, muhtemelen bana da küfrediyor o da ayrı...Bunu yapan erkeklerin tamamının iktidarsızlık sorunu yaşadığına %100 eminim desem inanır mısın sevgili günnük? Hele böyle panelvan, kamyonet ya da minibüs tipi bir araçsa, farları yüksek kalıyor benim arabama göre. Vallahi billahi timsaha benzetiyorum o anda dikiz aynasından bakınca. Sanki döt döte ilerliyoruz bi timsahla, öyle bi his...Ama bazıları efendi efendi, takip mesafesini koruyarak bekliyor. Yol açılınca çekiyorum sağa. Hani ben de 50-60 ile sol şeritte seyretmiyorum. Ama bi audi, bi volvo, bi 4X4 ile yarışamam elbette...
- Yine aynı manzara. Ama uzun zamandır gidip geldiğim için yolda radar olduğunu biliyorum. Sol şeritte yavaş gidiyorum bu kez hakikaten. Arkamdaki yine yol istiyor. Hemmmen sağa çekip geçmesine izin veriyorum. Kendisine az ilerideki polis kontrolünde, polise dil dökerken bay bay yapıyorum sonra. Hehehheheh...
- Uzun yol şöförü gibi oldum, yol hikayelerim var artık resmen...
- Temizlikçim artık işi iyice savsakladı. Salonda zaten topu topu 2 fotoğraf çerçevesi, 2 tane de mumluk var. Onları bari kaldır da rafın tozunu öyle al be kadın. Bezi etrafından geçirme. Arkalarında yazı yazacak kadar toz kalıyor. Lavabolar desen ona keza. Artık evim cumaları temizlik kokmuyor. 8 yıldır geliyor, iyice yavşadı ilişkimiz. Derhal gözden geçirilmesi gerek...
- Bugün süt sağdığım poşet patlak çıktı. Ben geç farkettiğim için 20 cc sütüm boşa aktı. Çok sinir oldum çoook...firmaya mail attım, hiçbirşey çıkacağını sanmam ya neyse. İlk kızımda avent poşetler vardı, onda aynı şey başıma gelmişti. Firmaya mail attığımda hemen yeni bir kutu poşet, mama önlüğü vsden oluşan bi hediye seti göndermişlerdi...poşetin bir kutusu 35.6 tl hiç fena olmaz birkaç kutu yollasalar gönlümü almak babından ama nerdeeeee....
- küçük kuzumun gözündeki iltihap devam...bugün göz doktoruna gittik. Farklı bir tedavi ve masaj yöntemi önerdi. 1 ay sonra geçmezse basınçlı su ile açmaya çalışacaklar. Yine geçmezse operasyon olabilir. Gözyaşı kanallarında tıkanıklık varmış.
- Bir önceki hafta sonu çok güzeldi. Önce dostlarla brunch, küçük kuzuyu da aldım gittim. Orada tüm şirinliği üstündeydi. Sonra büyük kızın arkadaşının doğumgünü. Küçüğü anneme gazlayıp büyüğü alıp gittim. Annelerle tıkınıp lafladık. Pek eğlendim.
- Kuzumanım muhallebiye bayılıyor. Dün azıcık elma suyu da tattırdık. Şlap şlap yalanıyor. Meme konusunda da ehh işte, aynı şekil ittire kaktıra devam. Allah’ım şu 6 ayı bir tamamlasam o kadar dert etmeyeceğim. Anne sütünü arttırayım diye yemediğim şey hakikaten kalmadı. Nefret ettiğim ciğeri de yemeye başladım ya, kendimi alkışlıyorum...
- Çok şişmanım. Fil tabiri benim yanımda küçük kalır. Yine faik sönmezden giyinmeye başladım. Rüyamda sürekli kocamın beni jimnastikçi kızlarla falan aldattığını görüyorum. Sapık mıyım neyim. Eşim “tam erkek fantezisi olacak rüyalar görüyosun, manyak mısın sen” diyor. Harbiden manyak mıyım, hadi aldattığını göreyim de, jimnastikçi kız diye bir detayı neden zihnim ekliyor bu rüyaya? Freud olsa ne derdi acep?
- Büyük maymunyes, kıskançlıklara başladı. dün akşam açık açık sordum. "Evet anne, kardeşimi kıskanıyorum, çünkü sen ona çok vakit ayırıyorsun" dedi. Ben de "evet haklısın, ben olsam ben de kıskanırdım, seni çok iyi anlıyorum" dedim. Yıllar önce gittiğimiz psikolog kadın böyle dememizi tembihlemişti. Çocuğa "aaa kıskanacak ne var, seni de seviyorum" demek yerine, seni anlıyorum demek lazımmış. Bu her konu için geçerli. Mesela "bunda ağlayacak ne var, hiç ağlanır mı" deriz hep genelde tepki olarak. çok yanlışmış. Çocukta "kimse beni anlamıyor, çok yalnızım" hissini güçlendirir, daha da kötü hissetmesine neden olurmuş. Oysa "seni anlıyorum, ben de öyle hissederdim" dersen, anlaşıldığını görür, kendini daha çok açar, dinler ve de daha kolay ikna edilebilirmiş. Ben de çocukluğuma dair birkaç şey anlattım. Bende kardeş olmadığından, kuzenlerimi kıskandığıma dair anlattığım şeyleri inandırıcı bulmadı. "Onlar gece sizin evde kalmıyormuş ki" dedi kestirdi attı...Kardeşinin beslenme ve birçok temel ihtiyacı için bana ihtiyacı olduğunu, kendisinin de böyle büyüdüğünü söyleyince, "neden anne sütü alması gerekiyormuş, mama da içebilir" dedi sıpa. ama genelde çok sevecen ve müşfik, kardeşine karşı. Etrafta gördüğüm birçok çocuğa göre çok daha iyi atlatıyor bu dönemi sarı kuzum benim...
- Yeliz senin mimin hala aklımda, söz valla cevaplayacağım. Ciddiye almadım sanma oldu mu şeker?
- Yılbaşı geliyor, derhal bi bilanço yapmak, yeni kararlar almak gerek :) 2009 bana neler getirdin böyle, 2010 senden bunnarı bunnarı bekliyom...türünde bi yazı yazasım var...
- Uykusuzum, küçük kuzu uyku düşmanı. Ama şikayetçi miyim, çok değil aslında. Gece uykuda da olsa emsin de, razıyım...
- Özgür annenin elasının doğumgünü geliyor. Hiç unutmuyorum bloğuna sayaç koymuştu. Elanın doğumgününe kaç gün kaldığını gösteriyordu. 253 günü falan görünce oooy daha ne çok var, nasıl hevesle bekliyordur şimdi diye düşünmüştüm..Şimdi ben hesapladım, bizim kuzukulağın doğumgününe 226 gün varmış. Büyük maymununkine 68 gün. Hep büyüğün doğumgününde küçük 7 aylık olacak diye seviniyordum. O günlere de az kaldı şükür...
- Şimdilik burada kesiyorum. Aslında bi yazasım var, bi yazasım var...

Not: Fotoğrafı araba kullanırken çekmedim. Sağ koltuktaydım :)

10 Aralık 2009 Perşembe

DANGOZUM, DANGOZSUN, DANGOZ

Adama dedim ki:
Benim 20 dakika serbest zamana ihtiyacım var. Biliyorsun bebeğim var 4aylık. Onu emziriyorum ben...
Derken lafı ağzımdan aldı.
“Oooo, you can do, I dont want to see it...” (Aman aman yapabilirsin tabi, hiç görmek istemiyorum bu manzarayı gibi bi anlam çıkıyor söyleyiş tarzından)

Allllaaam bütün dangozlar beni mi buluyor? Sanırsın şlak diye memeyi çıkartıp yanında emzirecem. Hayır işin garibi ortada bebek yok birader farkında mısın? Bi dur, bi dinle, bişey izah etmeye çalışıyoruz burada...

8 Aralık 2009 Salı

BİN ATLI O GÜN AYGIRLAR GİBİ ŞENDİK

"Poğaçaya geeeeeel, sıcacık yeni çıktı fırından"



Sevgili günnnüüük...
Nasıl oldu anlamadım, ammaa hayatımda değişen hiiç bişey olmamasına rağmen, benim terellelilerin bir kısmı kayboldu. Hani bakıyorum ne değişti, ne oldu. tek değişen yaşım anasını satayım. 35te keramet mi vardı da erdim birden? Hani bebekler bazen 40’ı çıkınca mucizevi bi şekilde değişir ya, o hesap. Ben de 35’inde insan-ı kamil mi oldum nedir???

Misal eskiden, önceki günden 10cc eksik süt sağınca, “böhü sütüm bitti, çocuğum kof mama çocuğu olacak” diye dertlenir, ağlar, tosur tosur burnumdan solurdum. Şimdi bakıyorum, sağabildiğimi sağıyorum. Amaaan diyorum, buna da şükür, doymazsa kalanını mama içer. (bu arada ilk örneği süt ile alakalı bi konudan vermem, ne kadar değiştiğim konusunda şüpheler uyandırmıyor değil)

Bir başka misal eskiden çocuğun kilosuna takardım kafayı. “Ah ulan ah yine az kilo almış. Besleyemiyorum ben bu çocuğu” diye günlerce zırıldardım. Bu ay rekor kırmış, 440gr almış yavrım. Şimdiye kadarki en kötü skor. Ama ben, “amaaan anası şişman, babası şişman, zayıf olsun, canı içinde olsun” diyorum, anneannemin deyimiyle...Ama gerçekten, çocuk neşeli, gelişimi güzel, ee napayım, birkaçyüz gram eksik oluversin. Kilosunu 6 aylıkken ikiye katlamayıversin. Kilo:6340, boy 63.5cm bu arada...etiyopyalı kuzum benim...

Cuma günü küçük kuzunun doktor kontrolü vardı. Efenim kaptık yavruyu götürdük. Ben hedede hödödö sorularımla doktoru bayarken, çocuk yine cooort kaka yaptı. Ne hain evlat yahu, geçen kontrolde de aynısını yapmıştı. Kaka yapmasa, çiş de vardı bezde, kesin 100 gr daha fazla çıkacaktı en az. Eşim bir kızdı, bir kızdı. Güya o da hiç takmıyor! ya kilo konusunu. “Sen gereksiz sorularınla vakit geçirtmesen çocuk iyi kilo almış çıkacaktı” diyor. Gereksiz dediği soruların %90’ı yine sütle ilgili. Kilo alımı için, “bu ay büyük hastalık atlattı, az kilo alması gayet normal" dedi tohtur beyimiz... bu ay pek sevdim kendisini, yanaklarını sıkasım geldi. 2.ay kontrolünde nedendir bilmem gıcık olmuştum. Herhalde benim heyheylerim üstümde olduğundan böyle hissettim. Adam 7 yıldır aynı adam.


Bu arada doktor “dönüyor mu” diye sordu. Şimdi birkaç kere sırtüstünden yüzükoyuna döndü ama öyle fıttırı fıttırı seri bi şekilde dönmesi yok. Hemen olaya klasik tavrımla yaklaştım:

Ben: Doktor bey, dönmesi mi lazım? Hani dönüyor dedim ama, tesadüfen dönmüş olabilir. 1-2 kez gördüm onu da, bir daha yapmadı.
Dr.: yok yahu, tesadüf mesadüf, dönmüş ya işte.
Ben: Yani seri bi şekilde dönmesi gerekiyorsa, öyle dönemiyor, çalıştıralım mı çocuğu
Dr. :ehehehe yine buldun takacak bişey.
Ben: Olur mu, olimpiyatlara hazırlıycam ben bunu, ehi...

Bu arada, akşam eve geldik. Vatandaşı bizim yatağa sırtüstü bıraktım. Elimi yıkadım geldim, baktım hoop dönmüş!!!! Konuşmalardan alındın mı a kuzum???
Hafta sonu sürekli döndü. Ben de oyuncak buldum ya artık. Habire kuzu çevirme gibi, döndürüp döndürüp zevklendim.
Büyük kızım sırtüstünden yüzükoyuna 4.5 aylıkken dönebilmeye başlamıştı. Bu çelimsiz ya, daha erken döndü.

Sonracığıma, ek gıda serüvenimiz başladı. Sadece muhallebi verdi. Milupa sütlü pirinçli...15 gün sonra meyve başlayacağız. Cumartesi akşamı ma-aile kamera ile ilk muhallebisini yedirdik. kameraya ablası çekti. “şimdi huzurlarınızdaaaa...” diye sunum da yapmayı ihmal etmedi. Küçük kuzum, pek sevdi muhallebiyi. Yutma konusunda sandığımdan daha becerikli çıktı. İlk gün 4-5 kaşık yedirdim. 2.gün 10 kaşık civarı. Anlamadığım, kutunun üstünde 130ml suya 5 kaşık diyor. Ben 30ml ile hazırladım. Onu bile bitirtmedim. 4 aylık bebek ne kadar tüketebilir ki bir öğünde. Kaç cc hazırlamalıyım, unuttum ben 7 yıl oldu. doktora bir sorayım bunu. 5 kaşıkla hazırlanmış muhallebi bizim bıdık için çok bence. Neyse de yalana yalana, güle güle yedi muhallebiyi maşallah kırk bir kere...tabi anası aylardır tatlıları, helvaları, kompostoları götürüyor süt olsun diye. Çocuk anne sütünden alışık şekerli tatlara. Sen ye cheesecakeleri, ye tiramisuları, ye pastaları. 2 ay sonra ver kerevizi, ver brokoliyi çocuk yemeyince aaaa yemiyor nedeeeen, diye dertlen sonra...Bakalım çorba, yemek faslında neler olacak görüciiiiiz.

Bugün dünyaları içmiş bu arada. Normalde tüm gün içtiği sütü, öğleye kadar bitirmiş. Şimdiye kadar tam onun içtiği kadarı sağıyordum. Birebir gidiyorduk. Bugün gerisinde kaldım ilk defa. Ee artık miniğim büyüyor. Büyüme atağı da olabilir diye düşündüm.

Ordan burdan yazdım ama genel anlamda 4.ay kontrolumuz çok iyiydi. Doktorumuz sütümün yeterli olduğu konusunda bana telkinde bulundu. Emdikten sonra ağlarsa mama teklif edeyim mi, sütüm azalıyor nasıl arttırabilirim, şeklindeki artık bence de iç sıkan sorularıma hayır diye cevap verdi. Sen ona yeten sütü üretebiliyorsun. Muhallebiye de başla yeter dedi nokta...eşim de karşıdan sürekli kaş göz ederek konuyu kapatmamı istediğinden artık sustum. Evet baylar bayanlar. Şükürler olsun %90-95 anne sütü vererek 4 ayı tamamlattım ben bu kuzuya. Bundan sonra ek gıda serüveni de başlayacak. 2 ay daha ağırlıklı anne sütü verebilirsem ne ala. Veremezsem canım sağolsun. Alooo süt mafyası, duydun mu? Başta kayınannemm...her seferinde “aman babası da 4 ay içti, sonra bıraktı, babasına benzeyecek herhalde” dedi. Moral vermek yerine...

Herhalde ek gıdaları yiyebilecek olmasının getirdiği bir adamsendecilik bir boşvermişlik var artık üzerimde. Çocuk biberon maması içmesin ama muhallebi, meyve, çorba alsın. Böyle saplantılıyım işte. Salağım salaaak...

Cumartesi büyük kuzuyu baleye götürdüm. Dün de evde danalar gibi tepişerek oynadık. Babasına pis pis şakalar yaptık. Digitürkte kaydettiği program adlarını değiştirdik. Grey’s anatomy kaydetmiş mesela, onu “gıcık ...”, entourage’ı “kıro ...” CSI Miami’ yi “Hadi leynn” olarak değiştirdik. Kuzum gülmekten bayıldı bunu yaparken. Farkettirmeden yazma çalışması yaptırmış oldum eğlenerek, ne akıllıyım yahu...Sonra kovalamaca oynadık. Ama çıldırdı oynarken. Bu hafta sonu süt takıntılarımı artık geride bırakıp ona vakit ayırınca, nasıl mutlu oldu. son günlerde tavan yapan huysuzlukları minimuma indi.

Küçük kuzudaki bir başka gelişme, artık şirret şirret bağırmaya başladı. Ama ne bağırmak, daha doğrusu çığırmak denir böylesine. Eiiiiiii, aaaaaaa, iiiiiiiii, sevinçten mi kızgınlıktan mı yapıyor artık anlamadım. Oyuncaklara acaip ilgi duyuyor artık. Hey yavrum hey, ser oyun halısını at üzerine günleri geliyor sanırım artık sevgili günnük...

Bu arada eşim bana tamtur alacak diye nafile bi beklenti içine girmişim. (yuh ayıp ayıp, söyleme bari) ayakkabı almış çok güzel bi tane. Tamturu 60 kilonun altına düşersem alacakmış. Hem de hangisini beğenirsem...yemişim tamturunu, verilen paraya acıyorum aslında ama hoşuma da gidiyor anasını satayım. Taklitleri var ya bunların, en iyisi onlardan almak. Ben anlamam karşıdan görsem taşı gerçek mi değil mi. Du bakayım ben bi el atayım bu işe...


60 kilonun altına inemeyecek olmayı sessizce kabullenmiş gördüm kendimi bu arada....

Neyssseee işte böyle böyle geçiyor günler. Bu hafta işte psikopat hafta. Gavuristandan bir sürü misafir geliyor. Şimdi işin yoksa onlara ehm, yu nov, ay em birestfiiiding, dets vaay şeklinde durumu açıklamam ve sağım işlerimi organize etmem gerek. Elin adamı inşallah mel mel bakmaz suratıma. Bakarsa getirip odamdaki devasa pompayı adamın göğüslerine takmak suretiyle izah etmeyi düşünüyorum zira...bu hafta da bi geçse şöyle...

4 Aralık 2009 Cuma

Bugün Benim Doğumgünüm


Tarihe not düşmek adına yazıyorum. Bugün ben 35 oldum.

Yolun yarısına bile gelmedim ama henüz...

Bugün ben, 2 çocuklu, ruhu 5 kendisi 35 yaşında bir kadın oldum...Koskoca, kerli ferli, bıngıl bıngıl, herşeyi kafaya takan ama kendisi hükümet gibi bir kadın oldum...

Bana en güzel hediye 2 çocuğum ve sevgilimle, uzuuuun, mutluuuu, sağlıklıııı bir ömür diliyorum kendime....

2 Aralık 2009 Çarşamba

AİLECEK DOMUZ GRİBİ GEÇİRDİK

Ailecek kabus gibi günler geçirdik sevgili günlük.
2 hafta önce Cuma akşamı büyük kuzum ateşlendi. Cumartesi doktorundaydık hemen. Büyük ihtimal domuz gribi, izleyelim dedi doktoru. Hemen bebeğin odasını ayırdım. Kıyafetlerimi bile değiştirdim onun yanına girerken. Bu arada büyük kuzumun durumu kötüleşti. Gece ateş, ibufene rağmen 40lara çıktı kulaktan. Ateş düşürücüye rağmen ateşin düşmemesi, ikinci kere başıma geliyor. 2.5 yaşındayken 6.hastalık geçirdiğinde olmuştu bir de. Baktık ateş artıyor, verdiğimiz son çare damlayı da kusuyor, kaptık acile götürdük. Orada iğne yaptı doktor ve iğne ile düştü ateş.

Dakikada bir kollarında atletli bir çocukla koşan koşana idi acile. Moralim bozuldu. Kınalı kuzum, yanakları pençe pençe kızarmış, pijama ve atlet ile, gecenin birinde uykusuz ve huysuz, bekledi ateşinin düşmesini. Beraber dev akvaryuma bakarak, ellerimizle oyunlar oynayarak, sürekli alnını öperek bekledik.
Ertesi gün de hiç çıkmadı ateş. Ailecek mutluyuz tabi ama ben tetikteyim, küçüğüm daha pek minik ya. O yüzden. Bu arada bizim yatak odasında hapis hayatı yaşıyoruz onunla. Ama nasıl mutluyuz. Tam bir tatlı hayat. Sakin sakin emiyor, uykular uyuyoruz beraber. Fırtına öncesiymiş meğer...Arada büyüğüme bakıyorum. Onu babası ve anneanne idare ediyor, ben küçükle haşır neşirim. Derken Pazar sabaha karşı 6 gibi küçük kuzumun da yanmaya başladığını farkediyorum. Kendisi de huzursuz, ağlıyor. Emmek istiyor, aç, ememiyor. Uyumak istiyor, uyuyamıyor. Gözleri bulanık bulanık bakıyor.
Bu arada büyük kuzu uyanıyor, bakıyoruz, onun da ateş çıkmış yine.
Allah’ım kabus gibi...
Yaşadığım çaresizliği, acizliği, acıyı anlatamam....
Yalvar, yakar acil randevu ile doktorumuza gidiyoruz.
Test yapılıyor, bingo ikisi de domuz gribi.
Bu arada ortalık hasta çocuk kaynıyor, çoğu da domuz gribi diyor sekreter.
Ben birden sakinliyorum. Her durumda zırlayan ben, panik olan ben, inanılmaz rahatım. Sonunda oldu psikolojisi midir bilmiyorum artık.
Espriler yapıyorum. Şarkılar söylüyorum, moral veriyorum. Ooh diyorum, yırttık artık, bu kış rahatız, alışveriş merkezine gidememe stresinden kurtulduk diyorum...
Doktor tamiflu tedavisine başlıyor ikisine de. Bebeğe şurubunu vermek gerek ama şurup piyasada yok. Nasıl stres oluyoruz yine. Ama dostlarım sağolsun, bana buluyorlar şurubu.
Şimdi anlatması kolay ama yaşarken neler hissettim bir ben bir Allah bilir. Ömrümden ömürler gitti.

Büyük kızımı ateş düşürücü şurup, tamiflu ve antibiyotik ile, küçük kızımı tamiflu ve ateş düşürücü fitil ile tedavi etmeye çalıştık. Şükürler olsun, fazla uzun sürmedi. 1 gün sonra annem ve ben de hastalandık. Ağır bir grip gibi geçiyor bu pis hastalık. Annem epeyce hırpalandı. Bense yatamadım bile. İki kuzum hasta, annem hasta, nasıl yatayım. Canımı dişime taktım. Allah da sabrını verdi sanırım.

Ama acısı sonradan çıktı. Öyle depresif ve kötü bir bayram tatili geçirdim ki, kabus gibiydi. Üstelik ortada hiçbir sebep yokken. Sanırım o kadar sıktım ki kendimi. O kadar bastırdım ki duygularımı, onun acısı çıktı...
Gazetede, televizyonlarda her gün ölüm haberlerini duyarken, bu hastalık bizim evimizin içindeydi. 7 yaşındaki kızımda, 3 aylık bebeğimdeydi. Düşüncesi bile çıldırtıcı. Neyse geldi, geçti.
Bana bıraktığı en pis miras, zaten az olan sütümün daha da azalması oldu. bebeğim ememedi, hastalıktan sağmaya fırsatım olamadı. Şöyle bir uzanmaya bile fırsat bulamadım değil süt sağmak. Bu da sütümü iyice azalttı. Sonra toparlayınca sağmaya falan çalıştım ama nafile. Ne yapsam da artmıyor artık. Hele bugün dünden bile daha az sağdım ki, dünün randımanı da yeterince kötüydü. İçim sıkılıyor düşündükçe. Ama daha ne yapayım bilmiyorum.

Oysa tam grip öncesi haftası yavaş yavaş rayına oturtmuştum işlerimi. Epeyce iyi de sağım yapabilmeye başlamıştım. Bebişim gece uykularını güzel uyuyordu. Tam o dönemde yazacaktım işte, nihayet güzel şeyler de olmaya başladı diye. Yazamadan hayatımız kaydı. Anne olmak işte bu dönemlerde çok zor. Çocuğunun hastalığı bir ebeveynin hayatında olabilecek en kötü dönemlerden biri. O çaresizlik duygusu ömründen ömürler götürüyor. Ben o kadar metanetli bir insan değilimdir. Ama artık 7 yaşında, herşeyi anlayan, duyguların farkında olan bir çocuğum var. İçim acısa bile gülmek zorundayım. Çünkü benim yüzümde gördüğü en ufak bir panikte, o daha çok korkuyor. Sarı papatyam benim. Üzüldüğü zamanlar, “canım çok sıkıldı benim” demeye başladı. Duygularını böyle tarif ediyor. Çok haklı, üzüntü, yürek burkan, iç sıkan bir şey.
Sütümün azalmaya başladığını farkettiğim için bayram tatilini çok kötü geçirdim. Toparladıktan sonra sağım falan yapsam da nafile, eskiye dönemiyorum ki eski günlerde bile azlığından şikayet ederdim. Şimdi %40 düştü resmen. Bu ay ek gıdalara başlayacaktık zaten. sanırım formül de alacak artık bol bol.
Ne diyebilirim ki. 2 kuzum da hastayken, kendim de hastayken, sütü düşünemedim bile. Hatta o dönemlerde ne kadar anlamsız şeylere takmışım, bir iyileşeyim süt umurumda bile olmayacak dedim. Hoş öyle olmadı. Yine çok üzülüyorum böyle olmasına ama bu durumda artık elimden birşey gelmiyor. Ben herhalde yapabileceğimi yaptım. Hatta duyan herkes beni ayıplayacak ama, artık geceleri yanımda yatırıyorum miniğimi. Sırtımı arkadan yastıkla destekliyor, memeyi de ağzına tıkıyorum. Yanyana öyle uyuyoruz. Arada emiyor cuk cuk. Çok hoşuma gidiyor emdikçe. Gündüzleri emmede problem çıkarıyor çünkü süt iyice azaldığından. Ben de emebildiği ender anlar uyuduğu anlar olduğu için, olabilecek en kötü ebeveynliği sergiliyor, memede uyutuyorum sürekli çocuğu. Sonuçta benim uyku kalitem de bozuluyor, uykusuz ve her tarafım ağrır vaziyette kalkıyorum yataktan. Ama tüm gece azar azar da olsa emiyor kuzum benim. Memeyi bıraktığı vakit, beşiğine koyuyorum. Bazen de yanına uzanıveriyorum. Tüm bunlar çok kötü uyku alışkanlıkları olarak elime patlayacak, hatta patladı bile biliyorum ama emzirmek benim zayıf karnım. Emzirebilmek için herşeyi göze almışım artık. Yeter ki 2 yudum daha fazla süt alsın.
Bu kadar da takıntılıyım bu konuda. Büyük kızım bile farketmiş bu süt takıntımı. Geçen gün nereden konusu açıldıysa, cennette şöyle yaparsın, böyle yaparsın diye konuşuyordu. Bana kalktı şöyle dedi, “ooh sen de artık cennette bol bol süt sağarsın” bir tanem kuzum, ilk gözağrım. Beni şu sıralar en mutlu eden şeyin bol süt sağmak olduğunu düşünüyor.

Yavru kuşum benim, bu konuya bu kadar önem vererek seni geri plana atışım, içimde öyle bir yara ki anlatamam. İlkokul 1desin, ilgiye en ihtiyacın olan dönemde, ben o kadar az varım ki yanında. Ödevlerini yalnız yapıyorsun çoğu zaman. Halbuki bakıyorum herkes anneyle yanyana yapıyormuş sınıfında. Ben yanına otuyamıyorum bile. Ama bu da bir hastalık mıdır, birşeylerin uzantısı mıdır bu süt takıntısı anlamadım. Kurtulamıyorum. Oysa şaka maka bebeğim 4 aylık oldu ve çok az mama takviyesi alıyor. Kilo alımı da hastalandığı zamana kadar iyiydi. O zaman kontrol ettiğinde 10 günde gayet güzel kilo almış demişti doktorumuz. Ama şimdi o günden bugüne gram oynamıyor ibre. Yine durdu. Ama kiloyu takmamayı başarıyorum artık.
Bu arada 4 gün sonra 4 aylık olacak bebeğim, neler neler yapıyor artık.
- kahkahalar atıyor, çığlıklar atıyor
- kendi kendine söyleniyor. Aaa, uuu, iii, agguu, aggi ,eennni, bürrr bir sürü kombinasyonu var.
- hemen gülüyor. Çok lokum çok.
- uykusu geldiğini çok güzel belli ediyor.
- artık nesnelere uzanıp eliyle tutuyor, hemen hoop ağza götürüyor.
- dönme çalışmalarına başladı, sırt üstüden yüzükoyuna birkaç kere döndü. Eli altta kalıyor ya, onu da kurtarmayı bir öğrense...
- destekle oturuyor
- kafa ibibik gibi, mutlaka oturur pozisyonda olmak istiyor kucağımızda.
- acaip salyası akıyor, eller hep ağzında
- kendisi ile konuşunca eller kollar çılgın gibi hareket ediyor
- kucakta ayaklarının üstüne bastırınca kısa süre ayakta duruyor.

Bakalım Cuma akşam kontrol var. Doktor bizi artık ek gıdalara geçirecek. Muhtemelen bu ay 300gr falan alabildik. Galiba muhallebi, yoğurt ve meyve püresi ile başlayacağız. Belki bu dönem kilo alımına iyi gelir, ben de moral buldukça sütüm artar. Bunca hastalık derdini geride bıraktıktan sonra, artık süt diye üzülmemem gerek. Her işte vardır bir hayır değil mi???
.....
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler....