30 Aralık 2011 Cuma

2012

2011’de yazdığım mutfağa dolap yaptırmak, bilmemnereye hede hödö almak gibi bazı dileklerim gerçekleşti çok şükür.
Ama asıl hayatıma anlam katmasını umduğum, çocuklarıma daha çok vakit ayırabileceğim bir iş dileğim; gerçekleşmek şöyle dursun öyle bir tersine tepti ki birşey dilemekten tırsar oldum. İş tempom öyle arttı ki, hafta içi akşamlarını, geç saatte eve sürüngen modunda gidip, iki lokma yiyip, çocuklarla biraz fıkırdayıp, sonra yatma protokolüne geçip, ufaklıkla kendimi yatağa bırakıp sızma şeklinde geçirir oldum.
Seyahatleri saymıyorum bile (onlardan fazla şikayetçi değilim, bir sürü yeni yer gördüm bu yıl)
Yani bu yıl kariyerimle ilgili bişey dilemeye korkuyorum.
Kilo verme boyutunda hala kaldığım yerdeyim. Hatta son zamanlarda alkole biraz meyletmem nedeniyle 2 kilo almış vaziyetteyim. Cuma Cumartesi akşamları hadi açalım bir şarap olayı da bana pahalıya patladı, ama pişman mıyım, hayır...
Neyse bırakalım bunları da ben yine yazayım isteklerimi, isteyenin bir yüzü kara hesabı:
1- İlk dileğim yine sağlık, mutluluk, huzur, bolluk, bereket. Bunlar evimizden eksik olmasın. Hatta piyangodan en büyük değil ama büyükçe bir ikramiye çıksa bize, dadından yinmez...
2- İş konusunda bu sefer dileğim biraz değişik. Mümkünse ben artık evimin kadını, çocuklarımın annesi olarak, biraz rahatıma bakmak, okuldan gelen çocuklarımı evde kek kokusu ile karşılama klişesini yaşamak istiyorum. Ben, benlikten çıkar mıyım bilmiyorum, ama bildiğim birşey var. 15 yıldır çalışıyorum. 2 kızımın da büyüdüğünü göremedim. 2 bebek evde bensiz büyüdü, kafamın içinde sürekli bu uğulduyor...Bari ergenliklerinde yanlarında olayım. Ama şartlarım şunlar: evde bir yardımcım olsun, altımda da bir arabam, hayat standardımız da şu andaki gibi olsun. Bankada da biraz paramız. Fazlasını beklemiyorum. Bu kadarına fitim...
3- Annemin minik operasyonunun sağlıkla geçmesini diliyorum.
4- Bu sene yine gaza gelip 10 kilo vermeyi istiyorum. Şu anda 66 olmuşum yine, 56 olsam kurban keseceğim. Ahanda buraya yazıyorum.
5- Büyük kuzu, okuldan burs murs bişeyler alsın, bizi okul masrafından kurtarsın istiyorum.
6- Küçük kuzu bezden sancısız bir şekilde kurtulsun istiyorum.
7- Eski Foça’da denize sıfır, harika, güzel bir yazlık almak istiyorum
8- 4 odalı, giyinme odası da olan, iki kızıma da ayrı oda yapabildiğim, güzel ve konforlu bir ev istiyorum. Şimdiki evim de güzel ama insanoğlu doyumsuz işte.
9- endime indirimden siyah bir bot, siyah bir mont ve vizon rengi bir çizme almak istiyorum.
10- Dişlerimi tedavi ettirmek, sağlıklı ve beyaz dişlere sahip olmak istiyorum.
11- Ankastre cihazlarımı yenilemek istiyorum.
12- Daha çok kitap okumak istiyorum.
13- Daha çok spor yapabilmeyi istiyorum.
14- Yeni yerler görmek istiyorum, gitmek istediğim yerler, Prag, Barcelona, Amasra, Kaş ve tekrardan kuzularla Paris.
15- Kendimi üzdüğüm dertlerin tamamı iş hayatımla ilgili, eğer iş hayatından kurtulamayacaksam bari bu dertlerden kurtulmayı diliyorum.
16- Daha mutlu olmayı, daha pozitif olmayı, daha çok gülmeyi, daha çok gezebilmeyi, dostlarımla daha çok görüşebilmeyi diliyorum.
17- Mutfağımda daha çok zaman geçirip, leziz şeyler yapabilmeyi diliyorum.

Şimdi şirketin çılgn yeni yıl partisine gidiyorum, listeye devam ederim belki...


23 Aralık 2011 Cuma

ÇALIŞAN BİR ANNENİN SIRADAN BİR AKŞAMI






Dün akşam...
Saat 19.30 gibi eve ulaşabildim. Bakıcıyı gönderdim. Eşim büyük kızın veli toplantısına gitmişti. Oradan da arkadaşlarıyla buluşmaya geçecekti. Dondurucudan köfte indirdim kızlara, ocağa koydum, dolaptan yemekleri çıkardım. Bir yandan da bunları bakıcıya neden tembih etmedim diye kendime söylendim. Yemekleri ısıttım, köfteleri pişirdim. Kızları sofraya oturttum, yemeğimizi yedik. Tam eve girerken üst komşum, “eşim yok ne olur kahveye gel” diye aramıştı.
Ben mutfağı toplarken büyük kızı gitar çalışması için gönderdim. Bulaşıkları makinaya koydum, mutfağı toparladım. Büyük kızım gitar çalışmasını bitirirken geldim ufaklığın altını değiştirdim. 20.20’de iki kızı da aldım üst kat komşuma çıktım. Birer kahve içtik, kızlar oynadı.
21.05’te eve geldik, büyük kızı uyuma hazırlıkları için banyoya gönderdim. Duşunu eve gelince almıştı neyse ki. Pijamalarını giydi, kitabını okumaya başladı. Biraz ufaklıkla oynadım. Büyük kızın ödevlerini kontrol ettim, çantasını hazırladım. Sonra ikisine de süt yaptım. Büyük kızım sütünü içti, dişlerini fırçaladı, öptüm, sevdim, sonra uykuya çekildi.

Ben de ufaklığın altını değiştirdim, tulumunu giydirdim, biraz baby first izledik, koklaştık, sarılıştık. Dişlerini fırçaladık. Sonra onu uyutmak için odamıza çekildim. Sallanan koltuğumuza geçtik, uyutma esnasında söylediğim bir türkü için, “anne şen iiiyenç şölüyoşun, şafiş teyjem güjel şöölüyoy” diye tüm hevesimi söndürdü maymun...

Sonra biraz dirense de uyudu. Emzik yok artık malum, uykuya geçişi daha uzun sürüyor. Bu esnada yüzümü okşuyor, seviyor, öpüyor. Tam bir sevgi yumağı. Bayılıyorum o hallerine.
Tam o sırada eşim geldi.
Salonda biraz sohbet ettik, arkasından son zamanlardaki takıntım olan sanal alemdeki kelime avı oyununa başladım. 1 saat kadar oynadım. Uykum geldi yattım...
İşte birkaç saate ne kadar çok şey sığdırmışım. Kendimle gurur duydum da dün akşam, kayıtlara geçsin istedim...
Fotoğrafı da işe gelirken çektim. Araba kullanırken elimden gelenin en iyisi buydu. Zorlayınca gökkuşağı görülüyor. Günün güzel geçeceğinin habercisi olsun...

20 Aralık 2011 Salı

EMZİĞE VEDA-BİR DEVRİN SONU

Geçen yıl için aldığım ve uygulayamadığım kararlardan biriydi bloğumu daha sık güncellemek. Oysa yazmak çok iyi geliyor bünyeme. Büyük kızım 3-4-5 yaşlarındayken tuttuğum günlüğü okudum biraz önce, o günlere gittim tekrar.
Bugün minik kızımla ilgili bir dönüm noktasını yazmak istiyorum. Kendisi dün itibariyle emziğe veda etti. Anne sütünü bıraktıktan sonra iyice emzik düşkünü olmuştu. Ben de ses çıkarmadım. Hepsini birden sonlandırmak istemedim. Doktorlar kızsa da kafamdaki maksimum sınır 2.5 yaş idi. Dönemsel olarak istekleri azalıp artsa da, son günlerde, dediklerimi dinliyordu. Yemeklerden sonra kahve niyetine ! 5 dakika emmek istiyordu. Eliyle 2 yapıp, "anne beş dakka emjik emebiliy miyim" diyordu. 5 dakika doldu verir misin deyince de geri veriyordu. Tabi bu her zaman böyle olmayabiliyordu. Huysuz olduğu, hasta olduğu, modunda olmadığı günlerde emzikten zor vazgeçiriyorduk. Oyalanması, başka şeyle meşgul tutulması halinde aklına pek gelmiyordu. Ama bakıcının emzik vermek kolayına gittiği için, bu alışkanlığından kurtulması zor olacak diye endişeleniyordum. Ama diğer yandan da psikologların takvim yöntemini denemeye başlamıştım. Yılbaşı günü Noel Babaya emzikleri vereceğiz, o da bebeklere götürecek diyordum. Yılbaşına 20 gün kaldı, 16 gün kaldı diye arada söylüyordum. Bugün de minik bir süslü takvim yapacaktım hatta, geriye sayım yapalım beraber diye. Her gün üstünü karalayacaktık güya.
Arada sürekli laf arasında, sen büyüdün, falanca da emzik emmiyor, bebekler emzik emer gibi konuları bilinçaltına sokuşturmaya da devam ediyorduk. Birkaç kere kendiliğinden götürüp çöpe atmış ama her seferinde gece uyurken emzik diye tutturup ağlamıştı.
Dün akşam, yemekten sonra geldi, yine eliyle 2 yapıp, anne beş dakka emjik diye istedi. Verdim, bir süre sonra, "Hadi 5 dakka doldu, götür emziğini mutfak tezgahının üzerine koy" diye yolladım. Mutfakta annem vardı.
Hiçbirşey demeden, gitmiş, çöpü açmış, "ben büyüdüm, artık bebek diilim, emjik emmiycem, bebekley emjik emey", diye emziğini çöpe fırlatıp atmış. Sevinerek salona geldi. Biz ailecek şoktayız...
Bak, çantada veya başka bir yerde emzik yok, gece uyurken de emzik yok, bu durumda emziksiz uyuyacaksın artık, anlaştık mı dedim. Evet dedi, "nasıl uyuyacakmış benim kızım" diye tekrar teyit ettirdim, "emjiksiz" dedi. İnanamıyorum ya, illa bokunu çıkarıp çocuğu uyuzlandırana kadar sormasam olmaz...
Neyse gerçekten uyurken de, gece uykusunda da emzik istemedi. Uykuya geçişi zor oldu ve çok huzursuz uyudu. Ama biliyorum ki, inşallah tüm bu sıkıntılar da 1 hafta içinde geçecek.
Benim doğacağı zamanı bile kendi seçen başına buyruk kızım, kararlarını da kendisi alıyor ve uyguluyor.
İnşallah bu böyle devam eder. İnşallah bu kararlılığı bezi bırakmada da sergilersin küçük kuzum. Annesinin üşengeçliği geçerse, tuvalet eğitimine de başlayacak. Gelinlik kız olmadan bu işi de halletsek hiç fena olmayacak. Korkarım yakında, "anne ya, ben bezi bıraktım, haberin olsun, bundan sonra bi zahmet tuvalet olayını bana hatırlatıver aralarda" diyecek...

23 Ağustos 2011 Salı

Ne Çok Şey Oldu Bir Bilsen

Bir dolu yazı yazdım word'de. Buraya kopyalamak üzere. İlgili dosyayı kaydetmeden kapatıp, buraya da yazdıklarımı yapıştırmayı beceremediğim için hepsi uçtu.
Kısaca özet geçmiştim aylar boyunca neler olduğuna dair...
Büyük kızım gitarda oldukça ilerledi, girdiği sınavda çok iyi bir not aldı. Karnesi de hepsi pekiyi geldi. Çenesi haricinde akademik başarısından yana bir sıkıntımız yok çok şükür. Ama tüm öğretmenlerinin ortak şikayeti: "çok konuşuyor" Ne yapalım, ileride çenesini kullanacağı bir meslek seçer, bu yönünü artıya çevirir belki, ne diyeyim. Öyle ümit etmek istiyorum...
Küçük kızım emzirmeyi bıraktı. 3 Mayıs 2011'de tam 21 aylıkken.
Eşimle planladığımız başbaşa Roma seyahatine çıktık aynı tarihte. Bu seyahat vesile oldu. Hayatımdaki son emzirmeyi yaptım ve bu defteri kapattım. Kendi açımdan çok acıklıydı. Ama miniğim benden kolay alıştı. Ben yokken hiç sorun çıkarmamış. Ben geldiğimde, direkt kucağıma atlayıp "m.e.m.e" dedi. Ancak ben, klasik yara bandı yapıştırma yöntemini uygulamıştım. Açtım ve uf oldu diye gösterdim, doktor amca bunları yapıştırdı, artık m.e.m.e yok, sen de büyüdüğün için sütü biberondan içebilirsin dedim.
Allah biliyor ya, o bakışları hiç unutamayacağım. Öyle bir çaresiz, anlamaz, anlam veremez bir şekilde baktı ki, eline aldığı emziği, tekrar ağzına koydu. Büyük insan gibi iç geçirdi, başını göğsüme yasladı ve mahzun mahzun uykuya daldı...
Birkaç kere daha sordu sonra, eşim bile "hadi ver ya, yazık boşver" dedi. çok ısrarcı olmadı ama minnoşum. sadece sordu, ben de her seferinde aynı şeyi söyledim. Eğer geri dönseydim ki benim de içimden çok geçti, sonra bırakmam çok daha zor olacaktı. Muhtemelen hala emziriyor olurdum. Anne sütünü bırakması bize deliksiz uyku olarak geri döndü. 21 ay boyunca 3 saatten uzun uyumamış kızım, deliksiz gece uykularına başladı. Maşallah diyeyim...
Ayrıca biberondan süt içiyor artık lıkır lıkır. Süt canavarı oldu, ağzına koymayan çocuk.
ama ben göğsümdeki o hallerini çok özlüyorum. Hayatımın emzirme sayfası kapandı. Neyse sağlık olsun...
Roma anılarını ayrı bir postta yazacağım. Ayrı ayrı yazayım ki unutmayayım. Ayaklarımız su toplayana, yorgunluktan her bir kemiğimiz ağrıyana, akşamları baygın vaziyette uyuyacak kadar yorulana kadar gezdik. Neredeyse hep yürüdük. Yavrularımızı çok özledik. Güzel yemekler yedik, güzel şaraplar içtik. Yüklü telefon faturası, kredi kartı ekstresi, Al Sogno'dan alınmış oyuncaklarla kızlarımıza döndük.
Detayları yazacağım sonra.
Roma'dan sonra ben iş için Budapeşte ve Hollanda'ya gittim. Hollanda seyahatine 1 gecelik Amsterdam da sıkıştırdım. Bu aralar leyleği havada gördüm. Gezme zamanı çok kısıtlı olsa da güzeldi...
Kuzular ne kadar büyüdü, neler yapıyorlar, ailecek yaptığımız tatil...bunları hep yazacağım. Kayıtlara geçsin...

26 Ocak 2011 Çarşamba

yollarda

Kucuk kuzudan ayri ilk gece,dun geceydi.
Ilk defa emmeden uyudu ve tum gece sadece 3 kere mizirdandip fazla uzatmadan geri uyumus. Buyugum de evde 2 gundur. Abla kardes ikisi de atesliydi.
Bense onlari bu halde evde birakip boktan bir is seyahatine gitmek zorundaydim.
Anneligimi iste boyle anlarda cok sorguluyorum. Calismayi tercih etmemi...
Evet bu benim tercihim. Calismasam da esimin maasi ile elbette geciniriz. Ama otesi zor biraz.
Ozel okul, gitar kursu, eve yardimci... Zor.
Neyse simdi donus yolundayim. Tahminen 1.5 saat sonra kuzularima kavusacagim.
Minigim ilk defa 3 kelimeli cumle kurdu gecen gun. Anne gak atta dedi.
Dusuk ceneli ve koca sesli bir tane daha yetisiyor.

4 Ocak 2011 Salı

2011'DEN İSTEKLERİM

İlk beklentim elbette sağlık.
Sonra mutluluk, huzur vs...Klişeleşmiş olanları geçeceğim...

Benim 2011’den kendimle ilgili en büyük dileğim: çocuklarıma daha çok zaman ayırabileceğim, aynı zamanda da, daha fazla para kazanabileceğim bir iş bulmak, iş yapmak, iş kurmak...Ne olursa artık...

Ama işin kötüsü, bunu gerçekleştirmek için ne yapacağımı bilmiyorum. Sadece istiyorum. İstemek yetmez elbet. Birşeyler de yapmak gerek. Ama ben, bunu nasıl gerçeğe dönüştürürüm hiçbir fikrim yok.
Aylardır, neye yeteneğim olduğunu, neyi iyi yaptığımı düşünüyorum, düşünüyorum. Bulamıyorum. Ortada ciddi bir özgüven problemi var gibi görünse de, yıllardır özel sektörde, üretimde çalışmış bir mühendisim ben. Başka ne yaparım? Hiçbir fikrim yok.
Pasta?Komik olma, her köşe başında neredeyse şeker hamurlu pasta yapan biri var artık.
Meze? Kek? Börek? aynısı bunda da geçerli.
El işinden süsler,nikah, bebek şekerleri falan yapsam? saçmalama, bu konuda yetenek sıfır bende.
Kendi alanımda yapmaya çalıştığım danışmanlık işinde zaten ufak bir deneme ile başarısız olmuştum. Bu alanda da artık para kazanma şansı kalmadı. Var olan şirketler kapanıyor.
Organizasyon şirketi kursam? Çevre gerek, bende çevre ne gezer? Hem sevmem ki böyle şeylerle uğraşmayı.
Organik tarım işine girsem? Arazi nerede? Hani bu iş için gerekli para?
Organik süt, yoğurt dağıtayım, civar köylerden toplayıp, kapılara bırakayım hergün? Hesap yaptım, sağlam bir para kazanabilmek için haşmetli bir miktar süt dağıtabilmek gerek, hani durmadan tüm gün çalışsam bile olmuyor.
Resim, müzik, sanatın hiçbir dalına yeteneğim yok...
Bir yer açsam hayalimdeki gibi, çocuklu ailelerin rahat edeceği? Yine sağlam sermaye gerek...Çoğu zaman elimi kolumu bu para bağlıyor zaten...

Peki bu hayatta ben, ben olarak neyi iyi yaparım? Düşündüm düşündüm bulamadım. Çok üzüldüm gerçekten. 36 yaşında böyle bir sonuca varmış olmaktan dolayı çok üzüldüm. Sadece annelikte bir miktar başarılı buldum kendimi, o da bir miktar...çuvalladığım çok zaman olması bir yana, onu da yapacak zaman bulamıyorum zaten çalışmaktan:(((
Velhasıl aylardır kafa patlattığım bu konuda, hiçbir yere gelemedim. Ne kadın girişimciye verilecek hibeler, ne sıfır faizli krediler kafamda bir ışık yaktı. Bu projelere başvuran yüzlerce insan olmasına şaştım, hatta imrendim.

Şimdi kaderin kapımı hiç beklemediğim bir anda çalmasını, kucağıma gökten zembille bir fırsat düşmesini, birgün rüyama ak sakallı bir dedenin girmesini, mısırdaki hiç görmediğim amcamdan miras kalmasını falan bekliyorum...
İşte benim 2011’den en büyük beklentim budur sevgili günlük...

Diğerlerine gelince,
5-6 kg daha verip, rahat ettiğim kiloya dönmeyi,
Daha çok, hatta çok kitap okumayı,
Bir miktar spor yapabilir hale gelmeyi,
Daha az vesvese etmeyi,
Daha iyimser olmayı,
Büyük kızımın gitarda ilerlemesini, 2.sınıfı da mutlulukla bitirmesini,
Küçük kızımın süt içmeye başlamasını, bu yaz bezi bırakmasını,
Ev borcumuzu minimize edebilmeyi,
Hatta detaya girecek olursak, salon aydınlatmalarını değiştirmeyi,
Saçlarımı uzatmayı,
Dişlerimi beyazlatmayı,
Mutfağa dolap yaptırmayı,
Yine salona kalın perde diktirmeyi,
Ebeveyn banyosundaki lavaboyu değiştirmeyi,
Sevgilimle daha çok sinemaya gidebilmeyi,
Geceleri daha uzun uyuyabilmeyi,
Yazın denizde daha çok yüzebilmeyi,
Mutfağımda yine lezzetli yemekler yapacak zaman bulabilmeyi,
1000 parça bir puzzle bitirebilmeyi

İstiyorum bu yıl...







3 Ocak 2011 Pazartesi

GEÇİP GİDEN ZAMANLARI...

Ne kadar istikrarlıyım yine blog işinde.
Çalışmadığım dönemde düzgün yazıyordum. 4 sene önce!!!
Hem iş, hem 2 çocuk, hem blog zormuş be günlük...
Kuzumun doğumgününe 2 gün varmış son yazımda. Şimdi neredeyse 17 aylık oldu.
Dostlarla birlikte küçük bir partiyle kutladık doğumgününü. Genelde ilk doğumgünlerinde bebişler huzursuz olur. Bizimki evde sürekli kalabalığa alışkın olduğundan, pek bir neşeli, pek bir sosyaldi. Kendisiyle yaşıt 2 bebek ile olmasa da, ablaları ile pek güzel oynadı. Balonlar, hediyeler, oyuncaklar arasında koşuştular...

Sonra 2 tane bayram geçti aradan, ufaklıkla 2 kere uzun yola çıktık. Babaanne-dede, kendisini ilk kez gören diğer akrabalar arasında, kocaman bahçeli evde pek güzel vakitler geçirdik.

Abla, bayram tatillerinde kuzeni ile yine eğlencenin dibine vurdu. 25 tl verip saçının önünü kuaförde ördürdüğüm gün, evin arkasındaki gübreliğe daldılar birlikte. Halası, bana duyurmamak için, “örgüyü bozmadan seni yıkayayım” diye iknaya çalışırken ağlaması sonucu olaydan haberim oldu. örgü arasından .ok parçalarını temizlemek mümkün olmadığından, para vererek ellerimle yaptırdığım şahane örgüyü, 2 saat geçmeden ellerimle çözdüm...Bu olay da hatırlanmak üzere yazılsın buraya...

Yine abla, 2. sınıfa başladı. Ön dişleri döküldü. Doğumu bana dün gibi gelirken bu kızımı birden arkadaş gibi görmeye başladım. Artık dertleşebiliyor, sohbet edebiliyor, espriler yapabiliyoruz birbirimize. Ayrıca kuzum gitarda ilerledi iyice, ilk solo konserine çıktı. Gözümde yaşlarla izledim...

Mayıs ayından bu yana devam eden diyet serüvenimde geldiğim nokta, toplam 19 kg ile hamilelik öncesinden bile bir miktar zayıfım. Tabi hala zayıf değilim ama en azından obezden fazla kiloluya, oradan da normale dönüş yaptım BMI hesabıyla. Eski kıyafetlerime girebiliyorum. Bir 5-6 kg daha verirsem kendimi iyi hissettiğim kiloya döneceğim. 2011 için hedeflerimden birisi bu.

Ufaklık hızla büyüyor. Bilişsel gelişimini bilemem ama koşusal gelişimi müthiş. Ranzanın merdivenlerine dahi tırmanabiliyor kedi gibi. Kendisi minyon ama yapabildikleri büyük. Artık bu ay 2 kelimeli cümlelere başladı. Anne del, annane dit gibi...
Özledin mi sen beni annecim diye sorunca, öjjediiimmm diye öpmesi dünyalara bedel. Çok güzel öpücük konduruyor yanağa. Enteresan kelimeleri var. Unutmamak için yazıyorum. Kucağa, damda diyor. Kucağa almamı isteyince, gelip damda, damda diye bağırıyor.
Makarnaya, mandada
Mandaline, mandidi
Zeytine, dentin, (zeytin hastası, bu yaşına kadar ağzına zeytin koymayan ablasının tam zıddı)
Cacığa, cıcık
Ekmeğe, eeeemek
Süte, düt (hiç içmiyor bu arada, ne mama, ne süt ağzına koymuyor, emmeye devam, ama o da sadece geceleri)
Annemmm diyor bu aralar.
Ablasının miniş oyuncaklarının olduğu kutu için hep, aaa olmaz bunda küçük parçalar var diyorduk. Minişlerin adını parça olarak belledi, paaaca diyor onları isteyince.
Dünden beri, dooodum diyor doydum yani.
Labneden nefret ediyor artık, kaşar yiyor. Dadar diyerek.
Yumurta ağzına koymuyor.
Meyveyi püre değil, ayrı yiyor, parça parça.
Oyuncak bebekleri çok seviyor. Bebbek diye getiriyor.
Mandallar en favori oyuncaklarından biri, manday diye istiyor.
Seviyor musun sen beni diye soruyorum, ebet diyor.
Abada, ayakkabı demek.
Dışarı çıkarken aramızdaki diyalog,
- kızım dışarı çıkarken önce ne giyeriz?
+ mont (sondaki t harfini yumuşatarak)
- sonra ne giyeriz
+ abada
- sonra ne yaparız
+ atta

İşten çok yorgun geliyorum bu aralar. Yorgun ve geç. Çok özlüyorum miniklerimi. Hafta sonları yetmiyor. Hele sabahları, ikisinin de tam gıdısını kokluyorum. Sıcacık, hafif ter kokulu, yumuşacık. O kadar zor geliyor ki onları arkamda bırakıp çıkmak, sarılıp uyumak istiyorum. Birlikte uyanmak sonra. Kahvaltı etmek. Karanlık, yağmurlu, puslu sabahlarda ışıklarını açtığımız sıcacık salonumuzda oynamak, miskinlik etmek...Neyse ki hafta sonlarımız var. Bu yoğunluk hep böyle gitmez elbet, işte de kaçamak yapabileceğim günler gelecek.

2010 bitti. Büyük kızımla gelecek yıldan konuşuyorduk. “inşallah 2011 çok güzel geçer” dedim.
“anne 2010 da çok güzel geçti ki zaten” dedi bana. Gözlerim doldu. Böyle düşünmesi ne güzel. Hep mutlu ol böyle güzel kızım...
Bir sonraki yazımda 2011’den beklentilerimi yazacağım. Bundan sonra daha sık yazacağım.